`SANAL ERGENEKONCULARA` SUÇ DUYURUSU

Ağustos 21, 2008

-Sanatçı Yurdatapan`ın yürüttüğü Düşünce Suçuna Karşı Girişim`in internet siteleri olan `www.ortakpayda.org` ve `antenna-tr.org` adresli internet siteleri, kendilerine `Atabeyler Grubu-Cyber Sabotage TIM` adını veren bir hacker grubu tarafından hacklendi.

-Sanatçı Yurdatapan, girişim adına Ergenekon davasını yürüten savcı Zekeriya Öz ve Başsavcı Yardımcısı ile görüşerek, hackerlerin Ergenekon örgütü denilen grupla bağlantısının araştırılmasını istedi ve suç duyurusunda bulundu.

İSTANBUL(ANKA)- Sanatçı Şanar Yurdatapan`ın yürüttüğü Düşünce Suçuna Karşı Girişim`in internet siteleri olan `www.ortakpayda.org` ve `antenna-tr.org` adresli internet siteleri, kendilerine `Atabeyler Grubu-Cyber Sabotage TIM` adını veren bir hacker grubu tarafından hacklendi. Sanatçı Yurdatapan, girişim adına Ergenekon davasını yürüten savcı Zekeriya Öz ve Başsavcı Yardımcısı ile görüşerek hackerlerin Ergenekon örgütü denilen grupla bağlantısının araştırılmasını istedi ve suç duyurusunda bulundu.

http://www.ortakpayda.org ve http://www.antenna-tr.org adresli internet siteleri, 24 Temmuz 2008`de hacklendi. Kendilerine `Atabeyler Grubu-Cyber Sabotage TIM` adını veren hackerler, `kansa kan, cansa can` yazısını yazarak siteyi tahrip ettiler. Girişim, dün Beşiktaş Adliyesi`ne giderek suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusunda, suç işlemeye tahrik (TCK 214), suçu ve suçluyu övmek (TCK 215), halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek (TCK 216), suç işlemek amacıyla örgüt kurmak (TCK 220), bilişim sistemini engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirmek (TCK 244) suçlarının işlendiği belirtildi.

-`DİKKAT `ERGENEKONCU` OLABİLİRLER`-

Girişim adına Şanar Yurdatapan`ın verdiği suç duyurusunda, hackerların deşifre edilip, bahsi geçen suçlardan örgüte üye kişiler hakkında kamu davası açılması, bu örgütün finansal kaynaklarının araştırılması ve aradaki bağlantılar saptanarak, kimler tarafından kışkırtıldığının ortaya çıkarılması istendi. Suç duyurusunda ayrıca, hackerların Ergenekon veya benzeri bir oluşumla ilgili olup olmadıklarının belirlenmesi, şayet Ergenekon kovuşturmasıyla ilgileri tespit edilirse, aynı dosya içerisinde yargılanmaları talep edildi.

Yurdatapan, suç duyurusunun ardından Ergenekon soruşturmasını yürüten Savcı Zekeriya Öz ile de görüşerek `Cyber Sabotage TIM` adlı grubun Ergenekon Örgütü ile ilişkisinin olup olmadığının ayrıca araştırılmasını istedi. (ANKA)

(İG/ZG)

2008-07-30 ANKA

Ergenekonsanıklarının tercihi: KanalTürk ve Ulusal Kanal

Ağustos 21, 2008

Ergenekon terör örgütünün tutuklu sanıkları cezaevi yönetiminden Kanaltürk ve Ulusal Kanal “ı izlemek için izin istedi. İzin çıktı ama Kanaltürk satılınca keyifler kaçtı

ERGENEKON terör örgütü soruşturması kapsamında tutuklanarak Tekirdağ F Tipi Cezaevi “ne konulan zanlıların, cezaevi yönetiminden “özel isteklerde” bulundukları öğrenildi. Aralarında Emekli general Veli Küçük , emekli Yüzbaşı Muzzafer Tekin , Emekli Binbaşı Mehmet Zekeriya Öztürk ve İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek “in de bulunduğu 13 kişi, yazılı başvuruda bulunarak koğuşlarında “Ulusal Kanal ” ve “Kanaltürk TV “yi izlemek istediklerini bildirdiler.

İKİ TELEVİZYONU İSTEDİLER

TEKİRDAĞ F Tipi Cezaevi “nde 2 şer kişilik odalarda kalan Küçük, Perinçek , Tekin ve Öztürk “ün koğuşlarının her türlü konfora sahip olduğu belirtildi. Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklu bulunan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek “in de aralarında bulunduğu Ergenekon zanlıları Tekirdağ F Tipi Cezaevi yönetimine başvurarak, “Ulusal Kanal Televizyonu” ile “Kanaltürk Televizyonu “nun” yayınlarını da izlemek istediklerini bildirdi.

TV İZLEYİP YORUMLUYORLAR

CEZAEVİ yönetimi de Ergenekon zanlılarından taleplerini yazılı olarak istedi. Yazılı talep üzerine cezaevi yönetimi zanlıların odalarında bulunan televizyonlardan Ulusal Kanal ve Kanaltürk “ü izlemelerine izin verildi. Ergenekon zanlıların bu televizyonları izledikten sonra, kendi aralarında değerlendirmeler yaptıkları öğrenildi.

KOĞUŞUN KEYFİ KAÇTI

ZANLILARIN koğuştaki Ulusal Kanal ve Kanaltürk keyfi, önceki gün gerçekleşen medya dünyasının en sansasyonel satışıyla bozuldu. Tuncay Özkan “ın tabiriyle “Ulusalcıların son kalesi Kanaltürk “ün ulusalcı grubun hiç haz etmediği bir gruba satılması üzerine, Küçük, Perinçek gibi Ergenekon zanlılarının televizyon keyfi de bozuldu. Ergenekon zanlılarının, cezaevinde izleyecekleri iki kanaldan birinin satılmasının ardından İşçi Partisi “nin Ulusal Kanal ile yetinmek zorunda kaldıkları ifade ediliyor.

NİHAT ULUDAĞ

Kederimden içiyorum

TUNCAY Özkan “ın “ulusalcıların son kalesi ” dediği Kanaltürk “ü Kozaİpek grubuna satması, Ulusalcı görüşleri savunanların biraraya geldiği http://www.bizkackisiyiz.com üyeleri arasında büyük hayal kırıklığı yarattı. Siteye gönderilen mesajlarda ilginç sitemler var. İşte onlardan bazıları:

Yazık oldu sevgili kardeşim Tuncay . Hakikaten yazık oldu. Şu anda sabahın onbiri ama ben kederimden içiyorum. (n-semerci)…

KAÇ PARAYA SATILDIK

İlk ve son defa yorum yazıyorum. Çevremde ben ve diğer ulusalcılar alay konusu olduk. Dünden beri başım ağırıyor. Çevremde sürekli tartışıyorum. Kaça satıldığımız soruluyor. Eğer istenilseydi BKK üyelerinden yardım toplanasilirdi. Bu utanç içinde yaşamak istemiyorum. Aşk olsun sana Tuncay Özkan aşk olsun (Onsan)…

Anlaşılan Tuncay Bey kolay paranın kokusunu aldı. Halkın cebinden topladığını halka verecek mi?…

ALDATILMIŞ GİBİ İSTİYORUM

Bu ülkede artık kimseye güvenilmeyecekmi bütün türkiyeyi özkanın arkasında gezdik ona güvendik.artık ben yokum günüm bitsin aidat ödemiycem güvenim kalmadı. bu bütün gazeteler neler yazıyor kendimi aldalmış hissediyorum. insanları resmen kandırdınız. (vildan çelikkol)…

2008-05-14 Star

Kansız olmaz darbe de lazım

Ağustos 21, 2008

Gözaltına alınacaklarını 1.5 aydır bilen Selçuk, Perinçek ve Alemdaroğlu teknik takibe takıldı. Selçuk’un ‘Davayı açtırıyoruz. Bugüne kadar ekonomik kriz çıkmadı bundan sonra mutlaka çıkar’ dediği saptandı

Gözaltına alınacaklarını 1.5 aydır bilen Selçuk, Perinçek ve Alemdaroğlu teknik takibe takıldı. Selçuk”un ‘Davayı açtırıyoruz. Bugüne kadar ekonomik kriz çıkmadı bundan sonra mutlaka çıkar” dediği saptandı

ERGENEKON terör örgütüne yönelik 4. dalga operasyon kapsamında gözaltına alınan Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Başyazarı İlhan Selçuk, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve İstanbul Üniversitesi eski Rektörü Kemal Alemdaroğlu, polisin yaptığı teknik takibe takıldı. Gözaltına alınan bu isimlerin son iki aydır yoğun bir şekilde AK Parti“ye yönelik kapatma davası açtırmak için kulis yaptıkları ve davanın açılmasının ardından gerçekleştirilmesi gereken eylemler için plan yaptıkları ortaya çıktı.

SÜRECİ BİZZAT YÖNETMİŞ

İSTANBUL Terörle Mücadele ekipleri, Ergenekon terör örgütüne yönelik soruşturma kapsamında örgütün fikir lideri olduğu değerlendirilen İlhan Selçuk”u 2 ay önce teknik takibe aldı. Kapatma davası ve iddianame sürecini aktif bir şekilde yöneten Selçuk”un üçüncü şahıslarla yaptığı telefon görüşmelerinde kapatma davasının açılacağından ve davanın kapatmayla sonuçlanacağından kesin olarak sözettiği tespit edildi.

BUNDAN SONRA KRİZ ÇIKAR

SELÇUK”UN teknik takibe takılan bir telefon görüşmesinde muhatabına ‘Davayı açtırıyoruz. İddianeme hazırlanıp dava açılacak. Bugüne kadar Türkiye“de ekonomik kriz çıkmadı ama kapatma davasından sonra mutlaka kriz çıkar. Bunlardan kurtulmak lazım” dediği tespit edildi. Ergenekon trafiğinin fikir yöneticiliğini yapan Selçuk”a bilgi veren bir kişi ise kapatma davasından önce sarfettiği ‘İlgili kişilerle görüştüm. Merak etmeyin durumlar iyi, havamız çok güzel” sözleriyle dikkat çekiyor.

DARBEYE ZEMİN HAZIRLAYIN

İLHAN Selçuk”un bir başka telefon görüşmesinde ise kapatma davasının açılmasının ardından yapılması gerekenlerle ilgili talimat verdiği belirlendi. Selçuk”un, davanın açılmasının hemen ardından ses getirici eylemler düzenlenerek Türkiye”yi yönetilemez hale getirmek için çalışılmasını istediği belirlendi. Selçuk”un, Ergenekon üyeleriyle yaptığı konuşmalarda da darbeye zemin hazırlamak için sarsıcı eylemler yapılması talimatı verdiği kayıtlara girdi.

HABER MERKEZİ

Suçu örgütün amaçları için görev üstlenmek

ERGENEKON terör örgütünün fikir lideri olduğu belirtilen ve Terörle Mücadele şubesinde 5 saat sorgulanan Selçuk”un gözaltına alınış gerekçesi ise şöyle açıklandı: Ergenekon terör örgütünün amaçları doğrultusunda bilerek ve isteyerek görev üstlenmek. Emniyette yaklaşık 5 saat sorgulanan Selçuk, saat 21.00″de Beşiktaş“taki İstanbul Adliyesi“ne getirildi. Hemen savcılık katına çıkarılan Selçuk”ta sonra Perinçek”in şoför ve korumaları Yusuf Beşerik, Yusuf Tuncer, Mahir Çayan Güngör, Aydın Gergin ve AykutTokak adliyeye getirildi. Savcı Zekeriya Öz Selçuk, Beşerik ve Tokak”ı sorguladıktan sonra serbest bıraktı. Savcı bu arada Selçuk”a yurt dışı yasağı konması için nöbetçi mahkemeye başvurdu. SavcIlIktan serbest Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz tarafından sorgulanan İlhan Selçuk savcılıktan serbest bırakıldı.

Kansız olmaz darbe de lazım

DARBE beklentisi içindeki olduğu tespit edilen İstanbul Üniversitesi eski Rektörü Kemal Alemdaroğlu“nun teknik takibe takılan telefon görüşmelerinde AK Parti”ye kapatma davası açılacağından ve sonunda AK Parti için kapatma kararı çıkacağından emin olarak söz ettiği belirlendi. Kapatma davasının sonucunu dava açılmadan bilen Alemdaroğlu”nun bir görüşmesinde ‘Kansız olmaz. Darbe lazım. Öncelikle de bu davanın açılması lazım” dediği öğrenildi. Bu arada polis Alemdaroğlu ve Perinçek için 24 saat daha ek gözaltı süresi aldı.

Sarıkız ve Ayışığı mimarı Eruygur davayı soruyor

İLHAN Selçuk, Perinçek ve Alemdaroğlu”nun teknik takibi sırasında, 2004 yılındaki Sarıkız ve Ayışığı darbe girişimlerinin baş aktörü eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Şener Eruygur da dinlemeye takıldı. Selçuk, Perinçek ve Alemdaroğlu ile Eruygur”un farklı zamanlarda yaptıkları görüşmelerde de kapatma davası sık sık gündeme geldi ve Eruygur”un ‘Görüşmeler ne oldu, dava ne aşamada” dediği öğrenildi. Kapatma fikri Selçuk”tan belge Perinçek”ten ERGENEKON terör örgütüne yönelik 4. dalga operasyonunda gözaltına alınan 12 kişiden 8″inin AK Parti için açılan kapatma davasından dava açılmadan aylar önce haberdar oldukları ve iddianame sürecini bildikleri belirlendi. AK Parti için açılacak kapatma davasıyle ilgili girişimlerin fikir babalığını İlhan Selçuk”un yaptığı, İP lideri Doğu Perinçek”in de davaya delil teşkil edecek belgeleri gerekli yerlere ulaştırdığı belirlendi. Polisin yaptığı değerlendirmede AK Parti”nin kapatılması talebiyle hazırlanan iddianamenin Ergenekon operasyonunda ele geçirilen dökümanlarla üslup yönünden büyük benzerlik taşıdığı saptandı.

Darbe ortamı için taktik unsurlar

ESKİ Milli Eğitim bakanlarndan Hasan Celal Güzel, ‘”1960 darbesini düzenleyen unsurlara baktığımızda, Türkiye”nin bugünkü haliyle benzerlikleri göreceksiniz”” dedi. Ergenekon tipi çetelerin demokrasiye karşı komplo hazırlamak için çalıştığını belirten Güzel ‘Danıştay Başkanlığı“nda bir üyenin ölümüyle sonuçlanan komplolardan çok sayıda varolduğu bu soruşturmayla anlaşıldı. Bu komplolar iktidara yöneltilmişti. AK Parti hükümetinin nasıl yuhalandığını hep beraber üzüntüyle izledik. Sonra ortaya çıktı, bunu yapanların dinle, imanla, AK Parti ile hiçbir bağı yok. Bu ulusalcı, içlerinde muvazzaf askerler de bulunan, emniyet mensupları da bulunan bir çete. Ergenekon çetesi, Türkiye”de darbe ortamını sağlamak için taktik unsurları olarak kullanılıyor. Ne yazık ki silahlı kuvvetler içinde de uzantıları var” diye konuştu.

ADANA

Sanki dava sonrası operasyon başladı

AK Parti TBMM Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, ‘Sanki Ergenekon soruşturması AK Parti hakkında açılan davadan sonra ortaya çıkmış gibi lanse ediliyor. Bu son derece yanlış. Ergenekon soruşturması, çok daha önce başlamış ve devam eden bir davaydı. Bu iki davayı birbirine karıştırmamak gerekiyor”” dedi. Elitaş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya“nın iddianamede AK Parti”den AKP diye bahsetmesini de eleştirerek ‘”Sayın başsavcının, AK Parti”nin adını bazı muhalif basında geçtiği gibi ‘AKP” olarak belirtmesi ve iddianameye bu şekilde aktarması büyük bir hatadır”” dedi. KAYSERİ

Baykal“dan Dostlar Beni Hatırlasın şiiri

HALK Ozanı Aşık Veysel“in ölümünün 35. yıldönümü etkinlikleri kapsamında verilen yemeğe katılan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ‘Aşık Veysel, meydan okuma, itiraz etme, haksızlığa karşı çıkma kültürünün ürünüdür. O, çatışma şairi değildir”” dedi. Baykal şairi andığı konuşmasının sonunda ‘”Uzun İnce Bir Yoldayım“”, ‘”Benim Sadık Yarim, Kara Topraktır””, ‘”Aldanma Cahilin Kuru Lafına””, ‘”Kapı Kitli Cüzdan Cepte Para Yok””, ‘”Dostlar Beni Hatırlasın”” ve ‘”Güzelliğin On Para Etmez Şu Bendeki Aşk Olmasa”” adlı şiirlerini de okudu. HAKAN TEKİN

Sorguda yeni bir yöntem geliştirildi

ERGENEKON soruşturmasını yürüten savcılık çok ilginç bir yöntem geliştirdi. Savcılık, uzun sürecek olan soruşturmada, daha sonraki zamanlarda yapılacak olan operasyonları etkileyen bazı deliller ve telefon görüşmeleriyle ilgili metinleri zanlılara sormadı. Böylece bilgi sızmasının ve sonraki zamanda yapılacak operasyonla ilgili bazı ipuçlarının dışarı sızmasını engelledi.

_______________________________

2008-04-07 http://www.platformdergisi.net

Pandar: Darbe girişimine sivil mahkeme bakar

Ağustos 21, 2008

Askerî Yargıtay eski Başkanı emekli Tuğgeneral Pandar, `Darbe girişimine askerî değil, sivil mahkeme bakar` dedi.

Askerî Ceza Kanunu`nun AB`ye uyum kapsamında değiştirildiğine dikkat çeken eski Askerî Yargıtay Başkanı emekli Tuğgeneral Nursafa Pandar, Sarıkız ve Ayışığı gibi darbe teşebbüslerinin sivil yargının alanına girdiğini söyledi.

Ergenekon terör örgütüyle ilgili soruşturmaya karşı çıkan çevrelerin dile getirdiği, `darbe girişimine askeri savcı bakar` iddiasına hukukçular tepkili. Eski Askerî Yargıtay Başkanı emekli Tuğgeneral Nursafa Pandar, Sarıkız ve Ayışığı gibi darbe teşebbüslerinin sivil yargının görev alanına girdiğini söyledi. Şener Eruygur ve Hurşit Tolon`un tutuklandığı TCK`nın 312. ve 314. maddelerindeki suçların askerî nitelik taşımadığını belirten Pandar, `Bunlara adlî yargı bakar, kural budur. Askerî mahkemeler, asker kişilerin Askerî Ceza Kanunu`na giren ve askerî mahalde işlenen suçlarıyla ilgilenir.` dedi.

1995-99 yıllarında Askerî Yargıtay başsavcılığı, 1999-2000`de ise Askerî Yargıtay başkanlığı görevini yürüten Nursafa Pandar, Zaman`a önemli açıklamalar yaptı. AB`ye uyum amacıyla Askerî Ceza Kanunu`nun değiştirildiğine dikkat çeken emekli hakim tuğgeneral, `savaş zamanı dışında sivillerin askerî mahkemede yargılanamayacağı` hükmünün yasaya eklendiğini vurguladı. Askerî Ceza Kanunu`nda yazılı olmayan suçların sivil mahkemelerin görev alanına girdiğini kaydeden Pan-dar, sözlerini şöyle sürdürdü: `Darbe hazırlığına ilişkin toplantılar dışarıda yapılıyor. Sivil kişiler de var. Suç da askerî suç değil. Ayrıca suçun hazırlık hareketleri ayrı, son hareketi ayrı değerlendirilir. Fiilin işlendiği yer son hareketin yapıldığı yerdir. Bu yönden de sivil mahkemeler görevlidir.`

Ergenekon soruşturması kapsamında Sarıkız, Ayışığı ve Eldiven darbe girişimleriyle ilgili iddianame süreci devam ederken, zanlılardan eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Şener Eruygur ve emekli Orgeneral Hurşit Tolon`un nerede yargılanacağı tartışması büyüyor.

Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında 367 fikrini gündeme getiren eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, şimdi de emekli orgenerallerin darbe hazırlıklarını görevleri başında yaptıkları Sarıkız ve Ayışığı girişimlerinin soruşturulması halinde Genelkurmay Askerî Mahkemesi`nde yargılanması gerektiğini iddia etti.

TCK`nın 312. maddesinde düzenlenen darbe girişimi suçunun askerî suç olduğunu savunan Kanadoğlu, asker kişinin emekli de olsa görevi başında işlediği suçtan dolayı askerî mahkemede yargılanması gerektiğini öne sürdü. Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök de Radikal Gazetesi`ne, `Eğer suçlamalar emekli olduktan sonraki döneme ilişkin ise bu konuların ilgisi yok demektir. Eğer emekli olmadan önceki dönemi kapsıyorsa, o zaman da askerî yargının devreye girmesi gerekir.` açıklamasını yaptı.

EMEKLİ ASKERİ HAKİM: GÖREV SİVİL MAHKAMELERİN

Ancak hukukçular Eruygur ve Tolon`un hem görevleri sırasında hem de görevleri sonrasında işledikleri hükümete karşı darbe teşebbüslerinin sivil yargının görev alanına girdiğini vurguluyor. Emekli askerî hakim Ümit Kardaş, asker kişilerin görev başında işlediği her suçun askerî suç kapsamına girmediğini belirterek, `Darbe suçu Askerî Ceza Kanunu (ACK)`nda varsa Sabih Kanadoğlu`nun söylediğini kabul edelim. Eğer bu darbe teşebbüsü askerî mahalde işlendiği için askerî mahkemede dava açılmış olsaydı ve o arada emekli olsalardı sivil statüye geçtikleri için görevsizlik kararıyla sivil mahkemeye gönderilecekti.`

Tülay Tuğcu`nun Uyuşmazlık Mahkemesi başkanlığı sırasında verilen bir kararda, askerî mahkemeler hakkında `kanunlarda aksi yazılı olmadıkça asker kişilerin askerî olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerî mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevli` hükmü verildi. İçtihat niteliğindeki kararda, askerî suçlar da şöyle sıralandı: `Unsurları ve cezalarının tamamı ACK`da yazılı olan, başka bir anlatımla, ACK dışında hiçbir ceza yasası ile cezalandırılmayan suçlar, unsurları kısmen ACK`da kısmen diğer ceza yasalarında gösterilen suçlar, TCK`ya atıf suretiyle askerî suç haline dönüştürülen suçlar.`

Uyuşmazlık Mahkemesi`nin aynı kararında, askerî mahkemelerde yargılanan kişilerin askerlik mesleğiyle ilgilerinin kesilmesi, suçun askerî bir suç olmaması, askerî bir suça bağlı bulunmaması halinde askerî mahkemenin görevinin sona ereceği ifade edildi.

UUYUŞMAZLIK MAHKEMESİ DE SİVİL YARGIYA İŞARET EDİYOR

Uyuşmazlık Mahkemesi`nin çeşitli tarihlerde aldığı kararlar, görev alanlarıyla ilgili tartışmaya açıklık getiriyor. Tülay Tuğcu`nun başkanlığı sırasında verilen bir kararda, askeri mahkemelerin bakacağı davalar şöyle sıralanıyor: `Asker kişilerin askerî olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerî mahallerde işledikleri suçlar.` İçtihat niteliğindeki bu hükümde, Askeri Ceza Kanunu`nda yazılı olmayan suçlara sivil mahkeme-lerin bakması gerektiği belirtiliyor.

Kaynak: Zaman

2008-07-13 DunyaBulteni.Net

`İddianame bir an önce açıklanmalı`

Ağustos 21, 2008

(ANKA) – Yazıcıoğlu, soruşturma kapsamında yargısız infaz yöntemlerine girilmemesi gerektiğini kaydederek “insanların suçluluğuna ancak mahkeme karar verir. Birileri birilerini kahraman birileri de suçlu ilan ediyor bu doğru değil” diye konuştu. Yazıcıoğlu kimsenin dokunulmazlığı olmaması gerektiğini belirterek suçu işleyen kim olursa olsun cezasını çekmesi gerektiğini de kaydetti. -Yazıcıoğlu, ÖDP Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Ufuk Uras`ın darbe hazırlıkları ile ilgili hazırladığı araştırma önergesine, kendisinden destek istenmesi halinde destek vereceğini de bildirdi.

-BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, Ergenekon soruşturması kapsamındaki son operasyonun toplumda ciddi kaygılar uyandırdığını belirterek iddianamenin bir an önce açıklanması ve yargı aşamasının başlaması gerektiğini söyledi. Yazıcıoğlu, soruşturma kapsamında yargısız infaz yöntemlerine girilmemesi gerektiğini kaydederek “insanların suçluluğuna ancak mahkeme karar verir. Birileri birilerini kahraman birileri de suçlu ilan ediyor bu doğru değil” diye konuştu. Yazıcıoğlu kimsenin dokunulmazlığı olmaması gerektiğini belirterek suçu işleyen kim olursa olsun cezasını çekmesi gerektiğini de kaydetti. Yazıcıoğlu, ÖDP Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Ufuk Uras`ın darbe hazırlıkları ile ilgili hazırladığı araştırma önergesine, kendisinden destek istenmesi halinde destek vereceğini de bildirdi.

BBP Genel Başkanı ve Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu, Meclis`te düzenlediği basın toplantısında Ergenekon soruşturmasına ilişkin gazetecilerin sorularını yanıtladı. Son operasyonun toplumun belli kesiminde kaygı yarattığını belli kesiminde de umut uyandırdığını belirterek, “Umut uyandırmasının sebebi, Türkiye`de artık her kesime dokunulabileceği ve devlet içinde bir takım yapılanmalar varsa bunların açığa çıkarılabileceğidir. Kaygı veren durum ise 1 yıldır iddianamenin hala açıklanmaması, 1 yıldır insanların tutuklu kalması, toplumun yargının işlemediği izlenimidir. En önemlisi de kurumlar arasında güven bunalımı yaşanmaktadır. Toplumda belirsizlerin yarattığı kaygı ve endişe derinleşmektedir. Toplum, `Hükümet tarafı ve karşı taraf` diye ikiye ayrılmış durumdadır“ dedi.

Yazıcıoğlu kimin eli kimin cebinde belli olmayan kaygı, umut, korku, adalet beklentisi ve hukuk devleti olma umutları ve kaygılarının birbirine karıştığını söyledi. Sorunların çözümünün kurumlar arasında güveni oluşturmaktan geçtiğini kaydeden Yazıcıoğlu, “süratle herkesin koltuk, gelecek ve siyasi beklentiden uzak bir şekilde devlet adamlığı sorumluluğuyla hareket etmesi ve biran önce kaygıların ortadan kaldırılması gerekiyor. Tutuklananların neden tutuklandığı, ajandada nelerin olduğu, hangi iddialara muhatap oldukları ve bu iddiaların ne gibi delilleri ihtiva ettiği bizzat mahkemeler vasıtasıyla açıklanacak ortamlar derhal oluşmalıdır. Sızan bilgilerle toplum karamsarlık yaşamaktadır. Bundan kurtulmanın yolu mahkeme safhasına gidilmektir. Elbette bir kimse suç işlemişse bunun üzerine hukukun gereği yapılmalıdır. Ancak bunlar yapılırken hukuk kurallarına uygun davranılmalıdır ve yargısız infaz yapılmamalıdır.“

-“DARBENİN HER TÜRLÜSÜNÜ GÖRDÜM”-

Ergenekon soruşturmasının iddianamesinin bir an evvel açıklanması ve yargı aşamasının başlaması gerektiğini dile getiren Yazıcıoğlu, birilerini suçlu, birilerini kahraman ilan etmenin yanlış olduğunu söyledi. Kendisinin darbelere muhatap kalmış bir siyasetçi olduğunu belirten Yazıcıoğlu, “Modernini de postmodernini de doğrudan olanını da gördüm. Bunların hiç birisinin ülkemize hayır getirmediğine inanıyor ve kesinlikle demokrasi ve hukuk devletinin yanında yer alıyorum. Hangi şart altında olursa olsun hukukun ve demokrasinin yanında yer alacağım. Bunun en acı bedelini ödemiş bir kuşağın temsilcisiyim. Ben 8 yıla yakın cezaevinde yattım, 26 gün gözüm açılmadan işkence gördüm, 5.5 yılını hücrede geçirdim. Ama sonunda hiç ceza almadım ve bugün TBMM`de milletvekiliyim. Hukuk herkese ve hepimize lazımdır. Hukuku kimse siyasallaştırmamalı kimse de kendi konumunu öne çıkararak yargı dışı olmamalıdır“ diye konuştu.

-“BİRLİĞİ SAĞLAMA İŞİ CUMHURBAŞKANININ GÖREVİ AMA”-

Hukukun herkese lazım olduğunu hukukun siyasallaştırılmaması gerektiğini kaydeden Yazıcıoğlu, “Bana da başkasına da bağımsız hukuk dokunabilmeli, bana da başkasına da siyasal hukuk dokunamamalı. Herkes bu sürece olumlu katkı sağlamalı. Yargı, siyaset herkes işini yapsın. Toplum gerginlikten kurtulsun. Devletin birliğini sağlamak cumhurbaşkanının işidir. Ama bugün maalesef Cumhurbaşkanının duruşu dolayısıyla, gelişmeler onun da bu görevi üstlenmesine imkan vermemektedir“ dedi.

-URAS`IN DARBE HAZIRLIĞI ÖNERGESİNE DESTEK VERECEK-

Yazıcıoğlu, bir soru üzerine, kendisine bir talep gelmesi halinde, “Türkiye`de geçtiğimiz yıllardaki darbe hazırlığı iddiaları“ konusunda, ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras`ın hazırladığı Meclis araştırma önergesine destek vereceğini ifade ederek, “Türkiye`de ne varsa ortaya çıksın“ şeklinde konuştu.

2008-07-03 HaberX

NEWSWEEK: `TÜRKİYE`DE DEMOKRASİ YARGILANIYOR`

Ağustos 21, 2008

Newsweek dergisi, Anayasa Mahkemesi`nin AKP`yi kapatması halinde `tehlikeli bir iktidar boşluğu`nu yaratacağı`nı savunduğu analizinde `Ankara`daki siyasi sahne gerilimle dolu. Mahkeme ve Kemalist destekçileri için en tehlikelisi, AKP`yi yasaklamaya çalışmanın geri tepebilmesidir` yorumunu yaptı.

-`Eski siyasi kalıp artık Türkiye`ye küçük geliyor` ifadesini de kullanan dergi, Ergenekon davasına da yer verdiği analizinde `Savcılık başarılı olursa Erdoğan çok güçlü bir mesaj göndermiş olacak` dedi.

NEW YORK(ANKA) – Anayasa Mahkemesi`nin AKP hakkındaki davayı görüşmeye başlaması hemen öncesi Batı basınında Türkiye`de `demokrasi yargılanıyor` yorumları yapılıyor. Prestijli Newsweek dergisi, Anayasa Mahkemesi`nin AKP`yi kapatması halinde `tehlikeli bir iktidar boşluğu`nu yaratacağı`nı savunduğu analizinde `Ankara`daki siyasi sahne gerilimle dolu. Mahkeme ve Kemalist destekçileri için en tehlikelisi, AKP`yi yasaklamaya çalışmanın geri tepebilmesidir` yorumunu yaptı.

Newsweek dergisi, son sayısında Owen Matthews imzalı, `Demokrasi Yargılanıyor` başlıklı bir haber analizinde Anayasa Mankemesi`nin AKP`yi yasaklaması halinde neler olacağı sorusuna yanıt aradı.

AKP`nin `gizli bir İslamcı gündem` ile suçlandığını, davayı eleştirenlerin, `yargı darbesi` nitelemesini yaptıklarını kaydeden dergi, `Suçlamaların dayanıksızlığına karşın mahkemenin partiyi beraat etmesi beklenmiyor çünkü bu, davayı ele almayı kabul eden yargıçlar için küçük düşürücü bir geri adım anlamına gelir` yorumunu yaptı.

Kararın Ağustos ortasında beklendiği kaydedilen yazıda `Türkiye, şimdi tasavvur edilemeze doğru yöneliyor` dedikten sonra şöyle devam etti:

`Partiyi kapatma ve önde gelen üyelerine siyasi yasağın getirilmesi, siyasi krize yol açar, ülkeyi lidersiz bırakır ve tehlikeli bir iktidar boşluğu yaratır. AKP kurucuları, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Batı`da çok sayıda dostu olan yüksek profilli küresel şahsiyetler.`

ABD`li dergi, Erdoğan ve Gül`ün `düşürülmesi`nin AB ve Afganistan, İran, Irak ve Suriye gibi zorunlu bölgelerde AKP`nin desteğine güvenen ABD`den büyük bir tepki geleceğini, Türkiye`nin AB`ye katılma çabalarına daha da zarar vereceğini de savundu.

-`AVRUPA`NIN TÜRKİYE`YE GÜVENİ CİDDİ EROZYONA UĞRADI`-

`Avrupa`nın Türkiye`ye olan güveninin ciddi bir erozyona uğradığı` iddiasına yer veren dergi, şunları yazdı:

`Ankara`daki siyasi sahne gerilimle dolu. Mahkeme ve Kemalist destekçileri için en tehlikelisi, AKP`yi yasaklamaya çalışmanın geri tepebilmesidir. Parti stratejisini tartışırken on the record konuşmayı arzulamayan Erdoğan`ın sırdaşına göre, AKP`nin bir yasağa yanıtı, yeni bir sancak altında yeniden örgütlenmek ve yeni seçimler için kampanya yapmak olur. Ondan sonra da gücü, Atatürk`ün laik devletinin temelleri, yargı, bürokrasi ve ordudan uzaklaştırarak seçilmiş hükümetlere kaydıracak yeni bir anayasa hazırlamak. Üst düzey bir AKP yetkilisi, `Parti kapatmak çimen kesmek gibidir. Yeniden ve daha güçlü çıkar` diyor.`

-`EN OLASI SONUÇ UZLAŞI`-

Newsweek, bunun da `laik elidin muhtemelen mücadele etmek istemeyeceği siyasi bir savaş` olduğunu belirterek `Bu nedenle en olası sonuç uzlaşı` da diyerek Anayasa Mahkemesi`nin önündeki diğer alternatiflere dikkat çekti. Ancak bunların da Türkiye`nin siyasi sisteminin temel sorununa yanıt oluşturmayacağını savunan ABD`li dergi, `Eski siyasi kalıp artık Türkiye`ye küçük geliyor` ifadesini kullandı.

-`KUTSAL İNEKLER SORGULANIYOR`-

Türkiye`nin yaşanan kargaşanın olumlu bir yönünün de ülkenin `Kemalist ortodoks inançları`nı sorguladığını belirterek `Gazeteler, siyasetteki ordunun rolü dahil `kutsal inekler`i sorgulamak dahil ülkenin anayasasını görülmemiş sertlikle tartışıyor` diye yazdı.

Ergenekon davasına da değinildiği analizde bu davanın kapatma davası gibi `seçilmiş hükümetin Türkiye üzerindeki kontrolünü teyip edip edemeyeceği açısından kilit bir sınav` değerlendirmesini yapan Newsweek, şu görüşünü dile getirdi:

`Ergenekon, Kemalist sistemi savunmak için cinayet kullanan, silahlı kuvvetler ile aşırı milliyetçi tetikçiler arasında kurulan bir dizi komploların sonudur. Şimdiye kadar bu tür komplocular çok ender yargılandı. Ancak bu defa farklı görünüyor ve Türkiye`nin laik eliti birdenbire daha az dokunulmaz görünüyor.`

-`SAVCI BAŞARILI OLURSA ERDOĞAN GÜÇLÜ MESAJ GÖNDERMİŞ OLACAK`-

Bu arada, Newsweek, `Eğer savcılık başarılı olursa, Erdoğan, aşırı milliyetçilerin ordu veya polis tarafından desteklenmesinin kabul edilemez olduğu yolunda çok güçlü bir mesaj göndermiş olacak` görüşünü de yer verdiği analizini noktalanırken de şunları yazdı:

`Mahkemelerin kararları, Türkiye`de iktidarın gerçekten kimin elinde olduğunu belirleyecek. Kendilerini Türkiye`nin Anayasası koruyucuları olarak gören subaylar ve kendi kendilerini vatanseverler olarak ilan edilenler ya da Türk halkı. Aynı zamanda Türkiye`nin işleyen bir demokrasi olarak ve AB üyeliğine yoluna konularındaki inandırıcılığına ilişkin net bir sinyal gönderecek.`(ANKA)

(CN/ZG)

2008-07-27 ANKA

Eski Askeri Yargıtay Başkanı Nursafa Pandar: Gönüllü vazgeçilmiş darbenin cezası yok

Ağustos 21, 2008

Darbe planlarının teşebbüs aşamasında kaldığını söyleyen Eski Askeri Yargıtay Başkanı Nursafa Pandar `Bu, TCK`ya göre `gönüllü vazgeçme`dir, suç gerçekleşmediği için cezai durum yok` diyor

Darbe planlarının teşebbüs aşamasında kaldığını söyleyen Eski Askeri Yargıtay Başkanı Nursafa Pandar `Bu, TCK`ya göre `gönüllü vazgeçme`dir, suç gerçekleşmediği için cezai durum yok` diyor

Ergenekon iddianamesinin terör örgütü kurma ve hükümeti yıkma suçlamalarıyla sınırlı kalması, günlüklerde, lahikalarda bahsedilen darbe teşebbüsünün yargılanıp yargılanmayacağı, yargılanırsa davaya askeri yargı mı, sivil yargının mı bakacağı tartışmalarını beraberinde getirdi. Görüşler farklı. Ergenekon soruşturmasına karşı çıkanlar arasında susanlar, sulandırarak hafifletmeye çalışanlar olduğu gibi `darbe girişimine askeri savcı bakar` diyenler de var. Cumhuriyet tarihinin bu en önemli ve kapsamlı davasında mevzuatın nasıl olduğunu, yasaların bu tartışmalı konulara ne dediğini 1995-99 yılları arasında Askerî Yargıtay Başsavcılığı, daha sonra Askerî Yargıtay Başkanlığı yapan emekli Tuğgeneral Nursafa Pandar ile konuştuk.

Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek`e ait olduğu iddia edilen darbe günlükleri Ergenekon iddianamesinde yer almadı ama günlüklerde çok aktif oldukları görülen iki emekli kuvvet komutanı `terör örgütü kurmak, hükümeti yıkmak` gibi suçlamalarla tutuklu. Günlüklerin dışarda tutulması yerinde bir karar mı?

Ama zaten kanuna göre başka türlü yapılamazdı. İddianamede sıralanan suçlar arasında Askeri Ceza Kanununa (ACK) göre bir suçun bulunmaması nedeniyle iddianamenin adli mahkemeye gitmesi gayet normaldir.

Darbe girişimleri sivil yargının mı, askeri yargının mı alanına girer?

Darbe teşebbüsü eğer askeri mahalde başlamış ise ve sonraki olaylarla yani sivillerin işlediği suçlarla müştereklik göstermiyorsa o zaman bu, asker kişilerin askeri mahalde işlediği suç olur ve askeri mahkemeye gider. Burada suç sabit görüldüğü takdirde Türk Ceza Kanunu`ndaki (TCK) cezayı alır.

Muvazzafken darbe teşebbüsünde bulunan kişi emekli olunca durum ne olur?

Askeri mahkemede yargılanırlar. Ancak darbe günlükleriyle beraber eylemler birleştirilmiş tek suç haline getirilmiş ise o zaman sivil mahkemeye gider hepsi. Ancak günlüklerde bahsedilenler baştan beri sivil kesimle birlikte başlamışsa, suçun tamamı dikkate alınacağı için askeri suç değildir. Ama yine sivil yani adli mahkemeye gider.

ÇÖZÜM 12. MADDEDE

Sabih Kanadoğlu darbe girişiminin görev başındayken olduğunu, bu nedenle askeri mahkemenin bakacağını söylüyor. Hilmi Özkök de aynı görüşte?

Darbe suçu TCK`dadır. Bu suçu 313., 314. maddelerde TCK tanımlıyor. Ama asker kişilerden başkası suça karışmamış, suçun tamamına ortak olmamışsa o zaman askeri mahkeme yargılar. Ama TCK 313, 314`ten ceza görür.

Söylediklerinizin askeri yargı mevzuatındaki karşılığı nedir?

Bunun için Askeri Mahkemelerin Kuruluş ve Yargılamalar Usulü Kanunu`na bakılır. Siviller için Ceza Muhakemeleri Kanunu neyse askerler için de bu kanun odur. Bu kanunun 12. maddesi `Askeri mahkemelere ve adliye mahkemelerine tabi kişiler tarafından bir suçun müştereken işlenmesi halinde eğer suç askeri ceza kanununda yer alan bir suç ise sanıkların yargılanması askeri mahkemededir. Eğer suç ACK`da yer almayan bir suç ise adliye mahkemelerinde görülür` der. İşte benim tezim buraya dayanıyor.

DARBE SİVİL BİR SUÇTUR

Askeri Ceza Kanunu`nda `darbe suçu` diye bir suç tanımı yok, değil mi?

Yok. Olmadığı için asker kişiler de sivillerle sivil mahkemede yargılanırlar. Eğer emekli olmuşsa artık ACK`daki suçları işleyemeyeceği için tüm eylemleri sivil mahkeme görür. Sonuçta günlüklerdeki darbe teşebbüsü, ACK`da darbe suçu olmadığı için sivil bir suçtur. Bunu asker de işleyebilir, sivil de.

Ama burası Türkiye! Geleneğimize göre darbeyi asker yapar. Buna rağmen ACK`da darbe suçunun olmaması eksiklik değil midir?

27 Mayıs`tan beri böyle olmuş ama darbe suçunun ACK`da değil TCK`da olması normal. ACK`da sadece `itaat ve inkiyadı (boyun eğmeyi) bozan suçlar` başlığı altında isyanla, disiplini engelleyen suçlarla ilgili maddeler var.

Öte yandan Genelkurmay Savcılığı da bir soruşturma yürütüyor?

Genelkurmay savcısı olayların ne şekilde olup olmadığına bakacaktır. Hiç sivil alana çıkmadan askeri mahalde kaldığı görülürse, bu kişiler asker kişi ve general oldukları için Genelkurmay Mahkemesinde yargılanacaklar ama yine TCK uygulanacak, demektir. Onun için bekliyor olabilirler. Böyle değilse göreceksiniz, günlükler ek iddianameye girecektir. Yalnız bazı tereddütlerim var.

Ne gibi?

Deniyor ki, güya komutanlar toplanıp sırayla konuşmuşlar. Çok takdir ettiğim Hilmi Özkök Paşa da `Hayır ben muhtıra veremem` demiş. Yani iş burada kaldı, komutanlar da ısrar etmediyse burada eski Ceza Kanununa göre `ihtiyari ile vazgeçme` yeni Ceza Kanunu`na göre `gönüllü vazgeçme` vardır.

HENÜZ FİKİR AŞAMASINDA

Ne demek bu?

Mesela hırsız eve giriyor, bakıyor ev gariban ya da başka şey oluyor, vazgeçip gidiyor. Bu kişi, mesken masuniyetini ihlal cezası alsa da rızasıyla çıktığı, suç gerçekleşmediği için başka ceza almaz.

Ama bir hazırlık var! Üstelik burada, Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök de darbe girişimlerinden haberdar, engellemek için çaba sarf ediyor ama sonuçta günlüğe göre bazı kuvvet komutanları görev alanlarının dışına çıkmış…

…Yalnız suç daha başlamamış. Diyelim ki bir asker kişi darbeyi yazdı. Cebine koydu. Suç yok. Başbakan`ın eline verdiği dakikadan itibaren suç işlenmiştir. Resmi evrakta sahtecilik ancak evrakı verdikten yani kullandıktan sonradır. Sahte para yap, oyna, kimse bir şey demez. O parayı bakkala verdiğin anda başlar suç.

HİLMİ ÖZKÖK MASUMDUR

Olmaz dese de Hilmi Özkök Paşa hazırlığı bilip yaptırımda bulunmayarak kendisi de bir suç işlemiş olur mu?

Hayır olmaz. Komutanın huzurunda konuşulsa bile suç işlenmemiştir daha. `Yapalım komutanım, memleket elden gidiyor` vs. diyorlar ama bu fikir aşamasında henüz. Fikir cezalandırılır mı? Açık görüş açıklaması yapıyorlar. İhtilalin görüş açıklaması olmaz ama… Ayrıca komutana da bir şey yapmıyorlar. Devirir ya da çok özür dilerim tuvalete kapatıp da yapabilirlerdi bunu. Ama Özkök Paşa `hayır` dedikten sonra ses çıkarmıyorlar. `İhtiyari ile vazgeçmiş` oluyorlar bana göre. Komutan da henüz suç işlenmediği için masumdur.

BAŞKA DAVA AÇILMAZ

Günlükler ek iddianameye girmezse bir darbe davası açılabilir mi?

Başka olay varsa bilemem. Ergenekon için hazırlık uzun sürdüğüne, sonuca da gidildiğine göre başka davaya gerek yok.

Askeri yargı bağımsız ve tarafsız olamaz denerek tartışılıyor. `Bu davaya askeri mahkeme bakar` demek, darbe girişimi yargılanmasın demek midir?

Hayır. Zaten Savcı ek iddianame vereceğim diyor. Eğer iddianame sivile intikal etmezse Genelkurmay Mahkemesine, değilse adli mahkemeye gelecek. Yasalar bunu söylüyor. Başka yolu yok. Ama inanın askeri yargıda da her yere didik didik bakılır, araştırılır.

Ordu hayrette ama usulsüzlük yok

Eski Askeri Yargıtay Başkanı Pandar: `İki emekli kuvvet komutanının tutuklanması yaşanmamış bir vaka olduğu için orduda hayret uyandırdı ama herşey usule uygun`

İki emekli komutanının ordu evinden alınması, terör örgütü suçuyla yargılanması orduda nasıl bir tepkiye yol açtı?

Şimdiye dek olmamış bir vaka olduğu için hayret uyandırdı. Ancak, Genelkurmay haberdar edilmiş, usullere uyulmuş. Hiçbir şey çıkmaması temennimizdir ama içimiz kan ağlasa bile her şeyin üstünde yasa, Anayasa var.

KKK İlker Başbuğ ile Başbakan`ın görüşmesi orduda ulusalcı kanadın tasfiye edildiğine yoruldu. Ne dersiniz?

Yok hiç sanmam. Bizim tasfiyemiz Yüksek Askeri Şurada olur. Ama mesela adamın 15 ayrı sicil suçu var. YAŞ`ta `orduda kalması caiz değil` deniyor. Ama o dışarıya karşı `Ulusalcıyım da ondan attılar` diyor. Ordu bu tür tasfiyelerde asla hata yapmaz.

Ordu içinde gözlediğiniz Ulusalcı, Rusyacı ve benzeri bloklaşmalar var mı?

Mümkün değil. Atatürkçülük dışında hiç biri gözünü açamaz. Çünkü özellikle takip edilir. Zaten komutanısınız, lojmanda oturuyorsunuz. İçlerinden nadiren psikolojik rahatsızlar çıkabilir. Onlar da titizlikle temizlenir.

Askeri Ceza`da darbe suç değil

Askeri Ceza Kanunu`nda darbe suçu neden yok? Türkiye gibi demokrasisi hep darbelerle kesintiye uğramış bir ülkede, askerlerin gelenekselleştirdiği bir hukuk dışı eylemin ACK`da yer almamasının mantığı nedir Allah aşkına?

Askeri Ceza Kanunu`nda yer almıyor çünkü bu suç tanımı Türk Ceza Kanunu`nda yapılmış. Sivil bir suç. ACK`da bir maddemiz var, içinde darbe yok ama çok da boş bir madde değil bu. 95. madde `Hilafı selahiyet (yetkisi olmadığı halde) askerlik işleri için toplanan ve müzakere yapanlar`ın cezalarını düzenler. Ama darbe suçu değildir bu suçlar. Askeri isyan, komutana itaatsizlik gibi suçlar.

Dolayısıyla mühim bir eksiklik var!

O zaman hem askeri cezaya, hem adli cezaya yazarsınız darbe suçunu. `Askerler için darbe suçu`, `siviller için darbe suçu` gibi, lüzumsuz bir ikilik çıkar ortaya. Çünkü maddeleri aynı yapacaksınız. Ha, TCK`da `Bu suçu asker kişiler işlerse ceza şu kadar artırılır` derseniz o zaman da başka bir şey yapmış olursunuz, o da gereksizdir.

Savcı Zekeriya Öz görevini yapıyor

Ergenekon iddianamesinin hazırlanma süresi uzun bulundu, eleştirildi. Sizce bu süre makul mudur?

Ben çok uzadı diyemiyorum. Makulu çok az aştı, o kadar. Tenkitlik bir durum yok. iddianamenin hazırlanma sürecini bilmek gerekir. Zaten dinlemeler bir yıl sürmüş. Evrak safhasında da işler uzun sürer. Savcı böylesi bir soruşturmada geneli topladıktan sonra ayrıntılara inmek için ilgili birimlere yazar, `şunların ifadesini alın, şuna bakın, şunu şöyle yapın` der. Bu taleplerin yerine getirilip, toparlanıp savcıya gelmesi bir yılı bulur. Bunu yaşayan bilir.

Savcının bir ihmali, kastı yok yani?

Ne kasıt var, ne ihmal. Tenkit edenler gelsinler aynı evsafta bir soruşturmayı alsınlar bakalım, kaç günde yapabiliyorlar.

Şemdinli davasının da asker ve sivil ayağı vardı ama savcı iddianamesi nedeniyle meslekten atıldı. Zekeriya Öz güçlü ve korunaklı görünüyor. Fark nerede?

Güç korunak diye bir şey yok, üç tane polis vermişler başka bir şeyi yok çocuğun. Kanun derki `Bir hakim ya da savcı kendisine verilen evraka bakmak işi bitirmek zorundadır`. Ben bakmam diyemez. Ne yapsın Zekeriya Öz, görevini mi ihmal etsin? Yanlış-doğru, geç-erken ayrı ama o görevini yaptı.

Ferhat Sarıkaya`ya haksızlık yapıldı

Şemdinli davası savcısı Ferhat Sarıkaya ile ilgili duygu, düşünceniz ne?

Ekmeğinden mahrum edilmesi beni çok üzdü. Görevi ihmal olur, görev aşımı olur, dava askeri mahkemeye gider gitmez, ya da daha pasif bir göreve alınır alınmaz ama öyle bir ceza verilmiştir ki emekli dahi olamayacak hale sokulmuştur. Bu hiç adil değil. Hele de bu kararın HSYK gibi hepimizi tayin eden en yüksek atama kurulu tarafından verilmesi beni çok üzmüştür.

Bu kararla hukukçuların da hukuka güveni sarsıldı değil mi?

Tabi ya. Hata yaptıysa bile bu kadar ağır ceza verilmez ki. Askeri yargıda kişi ordudan atılır, bir daha dönemez ama en azından emekli maaşı devam eder. Kanun böyle der çünkü. Mesela Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı İlhami Erdil`in her şeyi, kılıcı elinden alındı, rütbesi ere indirildi ama maaşı devam ediyor. Aksi halde evlatlarını da cezalandırıyorsunuz ki, bu olmaz.

2008-07-21 Star

AKP yönetiminde Ergenekoncu var mı?

Ağustos 21, 2008

Nuriye Akman`la yaptığı röportajda AKP içinde iki şahısın Ergenekoncu olmasından şüphelendiğini söyleyen Tayyar, “Ama bunları belgelendirebilecek bir durumda değilim. Eğer olursa her ne pahasına olursa olsun bunları da yazmayı düşünüyorum. Kuşkusuz bu kadar büyük bir siyasi partinin içine el atmamaları düşünülemez” dedi.

İşte Nuriye AKMAN`nın röportajı

Ergenekon soruşturması burada noktalanır

`Operasyon Ergenekon` isimli kitabıyla dikkatleri üzerine şeken Star Gazetesi Ankara Temsilcisi Şamil Tayyar, röportajın dünkü bölümünde ölüm tehditleri aldığı için koruma talep ettiğini açıklamıştı. Tayyar, Ergenekon`un Kafkas kökenlilerin ağırlıkta olduğu bir yapı olduğunu da iddia etmişti. Şamil Tayyar, bugün ise Ergenekon soruşturmasında son noktaya gelindiğini belirterek “Ötesi Türkiye`de kan gövdeyi götürebilecek, çok büyük siyasi cinayetlerin işlenebileceği bir süreci tetikleyebilir.” diyor.

Ergenekon iddianamesi ne zaman ortaya çıkar? Biraz gecikmedi mi?

Ergenekon çok merkezî ve derin bir yapılanma. Her soruşturma başka bir soruşturmayı tetikliyor. O nedenle büyüdükçe büyüyor. İnanılmaz bir halka var. Bu kadar büyük bir soruşturmanın kısa sürede sonuçlanması mümkün değil. Savcılıkta binlerce sayfalık doküman var. Ben basit bir kitabı yazarken sadece Malatya davası ile ilgili otuz bir klasör okudum. Bazen bir paragraf yazı yazabilmeniz için on klasörü okumanız gerekebilir. Dolayısıyla ortaya çıkacak iddianame çok önemli. Ama ben geciktiğini düşünmüyorum. Savcıların çok büyük bir fedakârlıkla, inanılmaz bir çabayla çalıştıklarını görüyorum. Biraz sabırlı olmakta fayda var. Ortaya, bir manifesto niteliğinde çok önemli değerlendirmelerin de içinde olacağı, yakın tarihimize ışık tutacak bir iddianamenin çıkacağını düşünüyorum.

Şemdinli`de ne olduysa bunun da başına ya kazalar gelirse?

Ferhat Sarıkaya için uygulanan prosedür, özellikle Ergenekon soruşturmasını yürüten savcı Zekeriya Öz için de uygulanmak istenebilir. Ferhat Sarıkaya bugün avukatlık yapamayacak durumda ve linç edildi. Ama onun açtığı bir yol var. Herkes şimdi bunu sorguluyor. Eğer o kendisini feda etmeseydi belki biz bugün bunları konuşmuyor olacaktık. Ama kral çıplak dedi. Zekeriya Öz de kral çıplak dedi. O yüzden yarın Zekeriya Öz de harcanırsa ben inanıyorum ki onun Türk demokrasisine katkısı asla unutulmayacaktır. Bazen gerektiğinde kendi kariyerinizi, ikbalinizi yok etme pahasına bu mücadele içine girmişseniz bazı şeyleri de göze almanız gerekiyor. Anadolu`da bir laf var: Harmana giren porsuk dirgenden korkmaz.

Peki diyelim ki kapatıldı AK Parti. Buna rağmen mi her şey yürür diyorsun?

Birbiriyle doğrudan ilişkilendirmemek lazım. Ancak Ergenekon soruşturmasından rahatsız olanlar bir intikam duygusu ile AK Parti`yi kapatmaya yönelik bir psikolojik hareket yürütmüş ve Yargıtay Başsavcısı da bu havadan etkilenmiş olabilir. Zaten Ergenekon soruşturmasının daha derinlere gitme şansının kalmadığını görüyoruz. Ama bu şekli bile Ergenekon ile gelinen mücadele açısından son derece önemli. Bu soruşturma yakın bir zamanda bitecek. Bir iddianame hazırlanacak. Kapatma davasından önce bu zaten sonuçlanacak.

İddianame hazırlanmadan evvel gizli olan soruşturma dosyalarından bazı bilgiler yayınladın. Nasıl olabiliyor bu?

Kitabımda soruşturmanın gizliliğine halel getirecek tek kelimeye yer vermedim. Köşemde de ona mümkün mertebe dikkat ettim. Ancak eğer rejim üzerinde çok karanlık bir oyun oynanıyorsa ve bu oyunu deşifre etmek her Türk vatandaşı gibi benim de görevimse ve bunun karşılığında bir bedel ödemem gerekiyorsa bu bedele razı olarak bunu yaparım. Susurluk iddiaları araştırılırken toplumda inanılmaz bir beklenti vardı. Tüm yasağa ve gizliliğe rağmen insanlar sokaklara düştüler ve o bilgilere sahip olma duygularını ön plana çıkardılar. Şimdi de toplumda aynı beklentinin yüksek dozda devam ettiğini görüyorum. Benim kitabımda ya da köşemde yazdığım bir bilgiden dolayı bir sanık bir yere mi kaçtı? Elindeki belgeyi, bilgiyi yok mu etti? Ben sadece kral çıplak dedim. Savcının da, hakimlerin de elinde olan bilgi ve belgeler üzerinden analiz yaptım.

Kitabında adı geçen Kültür ve Turizm Bakanlığı müfettişi Halit Bozkurt kimdir?

Ben bunu dönemin bakanı Atilla Koç`a da söyledim. Hiç ciddiye almadı. Bu adam kendisini general olarak tanıtan ya da kendisine generalim diye hitap edilmesinden keyif alan biri. Vatanseverlerle, değişik derin simalarla işbirliği yapan bir adam. Diyeceksin ki bu kadar belirgin bağa rağmen nasıl görev yapıyor? İnan onu da anlamış değilim. Kitap çıkınca Ertuğrul Günay`a kitap gönderdim. O kitabı okuduysa ve ismini de gördüyse mutlaka bir işlem yapması gerekirdi. Ama görevine devam ediyor.

Kendisini “bir numara” olarak mı takdim ediyor?

Bir numara ama asıl bir numara o değil. Her yapının bir numarası var. Bu onların jargonu. Telefon konuşmalarında “Bir numaraya gidiyorum. Az önce bir numaranın yanındaydım” gibi ifadeler var. Eğer Vatanseverler hareketini bir hücre tipi yapılanma olarak görürseniz onun içerisinde kendi adı bir numara olarak geçiyor.

Bir numaraların 1 numarasını sormayacağım, ne sen söyleyebilirsin, ne de ben yazabilirim. Ama safraları atmanın zamanı geldiğine inanılıyor olmalı.

Biraz öyle. Siyasi otoritenin Ergenekon yapılanmasının deşifre edilmesi konusunda ciddi bir kararlılığı var. Yargıda da kısmî olarak böyle bir kararlılık görüyoruz. Yaşar Büyükanıt`ın da pozitif katkı sunduğunu düşünüyorum. Ulusalcı kanattan kendisine yönelik tepki oluşturma çabalarını buna bağlıyorum. Buna ilave olarak, Ergenekon merkezî yapısı da soruşturmanın daha derinlere inmesini önlemek adına safraların atılması konusunda karar vermiş olabilir. Yani Ergenekon`un tepe kadrosu, soruşturmanın burada kesilmesi için bazı bilgileri bilinçli olarak sızdırmış olabilir. Mesela Veli Küçük gözaltına alınmak istendiğinde, sekiz yeri aramak istemiş. Hatta önemli bir şahısla da konuşmuş. Ama yine sahip çıkmadılar ona.

Demek ki sonuna kadar gidilemeyecek bu işin.

İlhan Selçuk`un tutuklanması, Ergenekon soruşturmasının nereye kadar gideceği konusunda bir test olmuştur. Bana göre gelinen en üst noktadır. Daha yukarıya çıkacağını zannetmiyorum. Bu haliyle bile bir iktidar partisinin kapatılması gibi bir süreci doğuran gelişmeler yaşandı. Daha ötesi Türkiye`de kan gövdeyi götürebilecek, çok büyük siyasi cinayetlerin işlenebileceği bir süreci tetikleyebilir. O nedenle, bu iş burada noktalanacaktır.

Yani bir başka bahara kalacak hesaplaşma?

Bunların iki temel hedefi var. Birisi AB müzakere sürecini kesintiye uğratmak, diğeri de AK Parti`yi iktidardan uzaklaştırmak. Bu iki hedefe ulaşıncaya kadar devam edecekler. Eğer AK Parti kapatılırsa, Recep Tayyip Erdoğan`a siyaset yasağı gelirse, AB reformları askıya alınırsa, bu süreç kesintiye uğrarsa ben eminim ki toplum üzerindeki baskıları azalır. Bir başka baharda tehlike ortaya çıkana kadar kendilerini rölantiye alırlar.

Peki Ergenekon`un AK Parti içindeki ayaklarını tespit edebildin mi?

Benim zihnimde çok önemli bir iki isim var. Ama bunları belgelendirebilecek bir durumda değilim. Eğer olursa her ne pahasına olursa olsun bunları da yazmayı düşünüyorum. Kuşkusuz bu kadar büyük bir siyasi partinin içine el atmamaları düşünülemez.

Yapılacak anayasa değişikliğinde grupta fire olabilir mi?

AK Parti`nin kapatılmasını önleyecek bir formülü hayata geçirmeye çalışırsanız, bu çerçevede bir anayasa değişikliği yaparsanız darbe olur havası yayılıyor. Devlet Bahçeli parti yöneticileri ile yaptığı özel bir toplantıda bunu çok açık olarak ifade ediyor. Benzer bir yaklaşımın CHP Genel Başkanı Deniz Baykal`ın parti yöneticileri ile yaptığı görüşmede de ifade edildiğini duyduk. Bana da, bak Şamil bu işlerle uğraşma. Yakında darbe olacak, diyenler oldu. Ben bu yayılan darbe korkusundan çok sayıda AK Parti milletvekilinin etkilendiğini bizatihi gözlemledim. Eğer bu korku onların davranışlarını etkilerse ve Sayın Başbakan kendi grubuna güçlü bir moral motivasyonu desteği sağlayamazsa, 330`u bulmakta çok zorlanabilirler.

Ama herhalde bu kişileri Ergenekon`la bağdaştırmayacaksın?

Hayır Ergenekon ile hiçbir bağlantısı olmayan ama sadece kendi ikbalini düşünen kimseler. Korkuyu yayanlar evet Ergenekon ve uzantıları. Ama bundan etkilenip tavır değişikliği içine girenleri, Ergenekon`a bağlantılı göstermek haksızlık olur.

Özden Örnek`in günlüklerinin gerçek olduğunun belgelendiği söylendi. Ama resmî bir açıklama yapılmadı. Ve kimse bu raporları görmedi. Biz neye dayanarak buna inanıyoruz? Niye rapor açıklanmıyor?

Ne bileyim, belki fincancı katırlarını ürkütmek istemiyorlardır. Bu konuda somut, işte budur denebilecek bir belge yok. Ama benim eski bir yazımda dile getirdiğim bir şeyi tekrarlamak istiyorum. Bu günlükleri ilk olarak ben yazdım. Daha sonra Nokta dergisi yazdı. Yazdığım gün, biz bunları Özden Paşa`yla konuştuk. Ben o konuşmadan bu günlüklerin Özden Paşa`ya ait olma ihtimalini çok yüksek gördüm. Çünkü Özden Paşa, `Yıllardır hep not tuttum. Ama benim notlarım bugün şununla görüşeceğim, bununla görüşeceğim gibi bir ajanda şeklindeydi. Ama emekli olduktan sonra birilerinin eline geçer, canımı yakar düşüncesiyle, daha üniformamı çıkarmadan iki gün önce üzerini yazdırarak bunların hepsini bilgisayarımdan sildim.` dedi. Ben de bunun üzerine dedim ki, tamam böyle söylüyorsunuz da ben buradaki iddiaları araştırdım. Ve o toplantıların, o görüşmelerin büyük ölçüde doğru olduğunu tespit ettim. Peki, bu kadar hiç kimsenin bilmediği toplantıların yan yana getirilmesi, kurgulanması mümkün mü?` Özden Paşa dedi ki `Benim notlarım bilgisayardan çalınarak ve aktüel konularla derlenerek yayınlanmış olabilir.` Kuvvet komutanlığı yapmış birinin makamından bu kadar özel bilgileri kim nasıl çalabilir?

İnternete bir kez girdiyse o bilgisayardan, bu notları çalmanın teknolojik olarak çok kolay olduğunu söylüyorlar.

Bunu bilmiyorum.

Şu anda ne yapıyor Özden Örnek?

Hiç bilmiyorum.

Şener Uygur ne yapıyor şu anda?

O yine birtakım sosyal faaliyetlerde bulunuyor.

Aytaç Yalman ne yapıyor?

Aytaç Yalman fazla gözükmüyor. Şener Eruygur ile Hurşit Tolon epey dolaşıyor. Bu son dönemde yaşananları görünce biraz da gazetecilik tecrübemle şöyle bir kanaate vardım. Emekli paşaların bir kısmında ciddi olarak topluma intibak sorunu yaşanıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri`nin, intibak sorunu yaşayan emekli paşalara bir rehabilitasyon merkezi açması iyi olur diye düşünüyorum. Yoksa bu tür darbe işleriyle uğraşıyorlar. Ve Türkiye`ye zararları oluyor. Bu zararların minimize edilmesi için böyle bir merkeze ihtiyaç var.

Yaşar Büyükanıt`ın görev süresinin uzatılacağını ve İlker Başbuğ`un emekli olacağını söyleyenler var. Sence ne olacak ağustosta?

Bence Yaşar Büyükanıt`ın görev süresi kesinlikle uzatılmayacak. Böyle bir niyet olsa bile Yaşar Paşa`nın bunu kabul edeceğini düşünmüyorum. Bu tür söylentiler, Yaşar Paşa`yı yıpratmaya yönelik psikolojik harekâtın bir parçası. Buna kamuoyunun inanmaması gerekir. İlker Başbuğ`un genelkurmay başkanı olma ihtimalini çok yüksek görüyorum. Sürpriz olabilir mi? Her şûra sürprizlere gebedir. Sonuçta kimin genelkurmay başkanı olacağına siyasi otorite karar verecektir. O açıdan her türlü sürprizlere açık olmak gerekir. Askerî şûrayı etkilemek için siyasi gerginlikler şûra tarihi yaklaştıkça biraz daha arttırılabilir. Bazı paşaların koruma sayısının arttırıldığı yönünde bazı bilgiler ulaşıyor. Çok kritik bir süreçten geçiyoruz.

ZAMAN

2008-04-07 8 Sütun

Danıştay saldırısı davasının gerekçeli kararı

Ağustos 21, 2008

Danıştay saldırısı davasının gerekçeli kararı açıklandı. Kararda, “Saldırının, türban kararı üzerine düzenlendiği ve anayasal sisteme yönelik tehlike yarattığı” belirtildi. Kararda, sanıklarla Ergenekon örgütü arasında bir bağlantı olmadığı da kaydedildi.

Danıştay üyelerine saldırı davasında Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi“nin gerekçeli kararı açıklandı. Gerekçeli kararda, sanıkların; birincisi İstanbul“da Cumhuriyet Gazetesine bomba atılması, ikincisi Ankara”da Danıştay üyelerine saldırı olmak üzere, iki ayrı ana eylemi bulunduğu, sanıkların bu eylemler için bir araya geldiğinin görüldüğü ifade edildi.

Sanıkların, saldırılar için plan yapmalarının, örgütlü bir yapı içine girildiğini gösterdiği belirtilen kararda, “bu yapının, türban örtüsüyle ilgili olarak, kendi görüşlerine göre türban aleyhinde karar veren ya da davranan kurumlara ders vermek amacını taşıdığı” kaydedildi.

Sanık Alparslan Arslan liderliğindeki bu yapının, toplum üzerinde aynı zamanda baskı kurularak, ses getirecek eylemler yapmak için bir araya geldiği, diğer sanıklar Süleyman Esen, Osman Yıldırım, İsmail Sağır, Tekin İrşi ve Erhan Timuroğlu“nun da bu örgüte üye olarak kabul edildiği anlatıldı.

Gerekçeli kararda, “özellikle Danıştay”a saldırının çok ses getirdiği, toplumda büyük infial uyandırdığı, halk üzerinde büyük bir korku ve paniğe yol açtığına” dikkat çekildi.

ÖRGÜTÜN LİDERİ ALPARSLAN ARSLAN

Sanıklar arasında dayanışma ve suç işleme hususunda birliktelik ve devamlılık ile hiyerarşik yapılanmanın olduğu, uygun araç ve gerecin bulunduğu aktarılan kararda, Alparslan Arslan“ın lider, Osman Yıldırım”ın ise Arslan”dan sonra gelen kişi olduğu kaydedildi.

Gerekçeli kararda, “Bütün bu anlatılanlar, ortada silahlı bir örgütün oluştuğunu göstermektedir” ifadesine yer verildi.

ERGENEKON“LA BAĞLANTI BULUNAMADI

Gerekçeli kararda, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı“nca yürütülen “Ergenekon” soruşturması kapsamında, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi“nden sanıklarla ilgili iddianame ve bir kısım evrak suretlerinin istendiği bildirildi.

Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi“nin de “Ergenekon” soruşturmasıyla ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı“ndan bilgi istediği belirtilen gerekçeli kararda, şunlar kaydedildi: “Yapılan inceleme ve değerlendirmeler sonucu, sanıklar ve sanıklara isnat edilen eylemler ile ilgili yürütülen hazırlık soruşturmasının arasında suç vasfını, sanıkların hukuki durumunu ya da sübutu etkileyecek şekilde bir bağlantı tespit edilememiştir. Dolayısıyla o hazırlık soruşturmasının sonucunun beklenmesine gerek de duyulmamıştır. Yine, sanık Osman Yıldırım, duruşmadaki savunmaları yanında, ceza evinden genel iddialar içeren dilekçeler göndermiş ise de yargılama aşamasında somut olayı aydınlatacak nitelikte bilgi içermeyen bu dilekçelere itibar edilmeyerek, ayrıca araştırılması yoluna gidilmemiştir.”

SORUŞTURMANIN GENİŞLETİLMESİ

Kararda; bazı sanık avukatlarının soruşturmanın genişletilmesi yönündeki taleplerinin de benzer gerekçelerle reddedildiği belirtilerek, tüm delillerin toplanmış olması dolayısıyla, soruşturmanın genişletilmesine ihtiyaç duyulmadan, mevcut deliller ve dosya kapsamına göre değerlendirme yapıldığı vurgulandı.

SİVAS KATLİAMI DAVASI ÖRNEK GÖSTERİLDİ

Gerekçeli kararın, “silahlı örgütün amaç ve yapısı açısından değerlendirilmesine” ilişkin bölümünde ise şu ifadelere yer verildi: “Sanıkların amacının, türban örtüsünü kendi bildikleri ve istedikleri şekilde yorumlamayan ve karara bağlamayan kurum ve kişilere yönelik cebir ve şiddet yöntemlerine başvurarak cezalandırma amacı taşıdığı, bu amaç doğrultusunda Danıştay”a saldırı eyleminin ise mevcut anayasal sisteme yönelik bir tehlike yarattığı ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası“nda yazılı ve bu Anayasa“nın öngördüğü düzeni cebir ve şiddet kullanarak kaldırmaya ve yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek şeklinde bulunduğu görülmektedir. O halde, izah edildiği şekilde kurulan silahlı örgütün amacı, Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde belirtilen şekilde kurulan bir terör örgütü olarak kabul etmek gerekir. Bu konuya örnek teşkil etmesi bakımından, kamuoyunda Sivas davası olarak bilinen dava ile ilgili Yargıtay Ceza Genel Kurulu“nun 7 Temmuz 1998 gün 1998/9-187 esas 1998/272 nolu kararı örnek verilebilir.”

Gerekçeli kararda, Alparslan Arslan, Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu ve İsmail Sağır bakımından eylemin Türk Ceza Kanunu“nun (TCK) 309. maddesinde düzenlenen “cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası”nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzenin yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs suçunun” oluştuğu belirtildi.

Gerekçeli kararda, eylemlerin, Cumhuriyet Gazetesi“nde “domuza başörtüsü giydirilmesi” şeklindeki karikatür ile Danıştay 2. Dairesinin, türbanlı öğretmenin anaokulunda görev yapmasının yasal olmadığına dair kararına “tepki göstermek” amacıyla yapıldığı kaydedildi.

DÜZENE KARŞI SALDIRI

Gerekçeli kararda, Danıştaya saldırıda bulunan sanıklardan Alparslan Arslan, Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu ve İsmail Sağır bakımından TCK”nın 309. maddesinde düzenlenen “cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzenin yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs suçunun” oluştuğu belirtildi.

Sanıklardan Süleyman Esen ve Tekin İrşi”nin, Danıştay üyelerine yönelik saldırıya herhangi bir katkılarının belirlenemediği ifade edilen kararda, Esen ve İrşi”nin eylemlerinin, Cumhuriyet Gazetesinin bombalanmasıyla sınırlı kalması da dikkate alınarak, “silahlı terör örgütü üyesi olmak” şeklinde değerlendirildiği bildirildi.

TASARLANARAK GERÇEKLEŞTİRİLDİ

Danıştay 2. Daire Üyesi Mustafa Yücel Özbilgin“in öldürülmesinin, “yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle ve tasarlanarak” gerçekleştirildiği kaydedilen kararda, Arslan”ın eylemi bizzat yaptığı, Yıldırım, Timuroğlu ve Sağır”ın ise saldırıyı önceden bilerek ve birlikte gerçekleştirmek amacıyla Ankara”ya geldikleri anlatıldı. Gerekçeli kararda, Yıldırım, Timuroğlu ve Sağır”ın eyleminin; Özbilgin“in öldürülmesine yardım şeklinde olduğu ifade edildi.

Müştekiler Mustafa Birden, Ayla Gönenç, Ayfer Özdemir ve Ahmet Çobanoğlu“na yönelik, Arslan tarafından düzenlenen silahlı saldırının, “yerine getirdikleri kamu görevi sebebiyle tasarlayarak, kasten adam öldürmeye teşebbüs” olarak değerlendirildiğine işaret edilen kararda; Yıldırım, Timuroğlu ve Sağır”ın saldırıyı bildikleri, birlikte yapmak için Ankara”ya geldikleri, Arslan”ı suçu işlemeye teşvik ettikleri, saldırının nasıl olacağını tartıştıkları, yol gösterdikleri, Danıştay binası çevresinde plan ve keşif yaptıkları anlatıldı.

Gerekçeli kararda, üç sanığın eyleminin, “Arslan”ın, öldürmeye teşebbüs eylemlerine yardım etmek” olarak değerlendirildiğine yer verildi.

Arslan, Esen, Yıldırım, Timuroğlu, Sağır ve İrşi”nin, Cumhuriyet Gazetesine atılan el bombalarıyla ilgili olarak “patlayıcı madde bulundurmak ve taşımak” suçunu işlediğine dikkat çekilen gerekçeli kararda, sanıklardan Süleyman Esen”in üç adet el bombasını Arslan”a verdiği bildirildi.

Bombalardan üçüncüsünü Arslan”ın bizzat Cumhuriyet Gazetesine attığı, Arslan”ın diğer iki el bombasını ise Osman Yıldırım”a verdiği anlatılan kararda, bu bombaların İsmail Sağır ve Tekin İrşi tarafından, Erhan Timuroğlu ve Osman Yıldırım ile olay yerine gidilerek kullanıldığı aktarıldı.

Gazeteye, 11 Mayıs 2006″da atılan bombayla, Arslan, Yıldırım, Timuroğlu, Sağır ve İrşi”nin, “korku, kaygı, panik yaratacak şekilde patlayıcı madde kullanmak” suçunu işlediğine yer verilen gerekçeli kararda, bomba Arslan tarafından atılsa da diğer 4 sanığın, eylemi Arslan ile gerçekleştirdiği ve azmettiren sıfatıyla asli olarak eyleme katıldıkları ifade edildi.

Gazeteye, 5-10 Mayıs 2006″da atılan bombalar patlamadığı için ayrıca bu eylemler dolayısıyla bu suçun oluşmadığı ya da teselsül hükümlerinin uygulanamayacağı görüşüne varıldığı bildirilen kararda, gazeteye, 11 Mayıs 2006″da atılan ve patlayan bomba sebebiyle Arslan ve Yıldırım”ın, “mala zarar vermek” suçunu işledikleri kaydedildi.

Gerekçeli kararda, Arslan”ın ayrıca, ruhsatsız silah taşıma suçunu işlediği belirtildi.

Sanık Süleyman Esen”in, Arslan”a bombaları verirken, bunların nerede kullanılacağını bildiğine işaret edilen kararda; Esen”in, Arslan”ın Cumhuriyet Gazetesine yönelik eylem kararına katıldığı bildirildi.

Gerekçeli kararda, “Esen”in, Danıştay saldırısı ile ilgili inkara yönelik savunmasının aksini gösterir delil elde edilememiş, bu haliyle örgütsel eyleminin silahlı terör örgütü üyeliği boyutunda kaldığı değerlendirilmiştir” denildi.

Kararda, 3 el bombasını bulundurup taşıyan ve sonra da Arslan”a veren Esen”in, “Anayasayı ortadan kaldırmaya teşebbüs, adam öldürme ve adam öldürmeye teşebbüs eylemlerini işlediği yolunda, mahkumiyetine yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediği” açıklandı.

Sanıklardan Tekin İrşi”nin, Cumhuriyet Gazetesine yönelik 2 eyleme, amacını bilerek katıldığı, ancak bu eylemlerde bombaların patlamadığı ifade edilen kararda, İrşi”nin, Ankara”ya gelen gruba katılmadığı ve Danıştay”a yönelik eyleminin bulunmadığı anlatıldı. İrşi”nin, gazetenin bombalanması eyleminin türbanla ilgili olduğunu bildiği, örgütsel yapıdan haberdar olduğu kaydedilen kararda, İrşi”nin “silahlı terör örgütü üyesi olmak” ve “patlayıcı madde bulundurmak” suçlarını işlediği belirtildi.

İrşi”nin, Anayasal düzeni ortadan kaldırmak suçunu işlediğine yönelik her türlü şüpheden uzak delilin bulunmadığı bildirilen gerekçeli kararda, İrşi”nin katıldığı eylemlerdeki bombalar patlamadığından, “korku, kaygı ve panik” yaratacak şekilde patlayıcı madde atmak suçunun da oluşmadığı ifade edildi.

Gerekçeli kararda, sanık Aykut Metin Şükre“nin, Arslan”a biri Danıştayda kullandığı olmak üzere 2 adet Glock marka tabancayı sattığı ya da satışına aracılık ettiği noktasında tereddüt olmadığı belirtildi.

Bununla birlikte Şükre“nin, Arslan”ın örgütsel ilişkisini ve silahların nerede kullanılacağını bilmediği kaydedilen kararda, İstanbul”da, hakkında silah ticareti suçundan soruşturma ve yargılama yapılan Şükre”ye atılı “örgüte yardım” suçlamasıyla ilgili kesin delil elde edilemediği bildirildi.

Sanık Ayhan Parlak“ın, Arslan”ı avukatlık yapması nedeniyle tanıdığı, ancak örgütsel faaliyetlerini, eylemlerini bilmediği ifade edilen gerekçeli kararda, Parlak”ın, “örgüte bilerek ve isteyerek yardım ettiğine” yönelik yeterli ve inandırıcı delil bulunmadığı açıklandı.

Olay tarihinde 82 yaşında olan sanık Salih Kurter“in sağlık sorunlarının bulunduğu, avukat Arslan ve Esen”i olaydan birkaç yıl önce tanıdığı belirtilen kararda, emekli olduktan sonra fahri vaizlik yapan Kurter“in evinde dini sohbetler gerçekleştirildiği ve Arslan ile Esen”in, bu sohbetlere katıldığı anlatıldı.

Kurter”in, Cumhuriyet Gazetesi ve Danıştaya yönelik saldırıyla ilgili Arslan ile Esen”e telkin ve tavsiyede bulunduğu, saldırılardan haberdar olduğu ve silahlı örgüte üyelikle suçlandığı ifade edilen kararda, Kurter”in, Özbilgin”in ölümü ve müştekilerin öldürülmeye teşebbüs eylemlerinden cezalandırılmasının istendiğine işaret edildi.

Gerekçeli kararda, Alparslan Arslan”ın, 26 Haziran 2006″da, savcıya verdiği ifadenin bir bölümünde sonradan reddettiği, “…Salih Kurter”in Cumhuriyet Gazetesine yaptığı ve Danıştaya yaptığım silahlı saldırı olaylarıyla ilgisi ve Süleyman Esen açıklayacaktır…” biçiminde, “üstü kapalı, doğrudan bilgi içermeyen ve başka delille desteklenmeyen” bir ifadesinin bulunduğuna işaret edildi.

Gerekçeli kararda, buna karşın, Kurter”in, suçlamaları inkar eder nitelikte, “Saldırılardan haberim yoktur”, “Telkin ve tavsiyede bulunmadım” şeklindeki savunmasının aksini gösterecek, “mahkumiyetine yeterli ve inandırıcı derecede her türlü şüpheden uzak delil elde edilemediği sonuç ve vicdani kanısına varıldığı” kaydedildi.

Danıştaya saldırı davasının karara bağlanması sonrasında yaş haddinden emekliye ayrılan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mehmet Orhan Karadeniz, mahkeme heyetinin sanıklardan Salih Kurter ile Aykut Metin Şükre”nin beraatine yönelik kararına muhalefet şerhi koydu.

Davanın gerekçeli kararında yer alan muhalefet şerhinde, sanık Kurter”in evine, haklarında mahkumiyet kararı verilen Alparslan Arslan ve Süleyman Esen”in devamlı olarak gelip gittikleri belirtildi.

“Salih Kurter”in, Kuzey Irak“a eylem yapmaya gitmek isteyen Arslan”ı, “Seni orada öldürürler” diyerek, ikaz ettiği” kaydedilen şerhte, Kurter”in, fahri imam olması nedeniyle dini vaazlar vererek, Arslan ve Esen”i yönlendirdiği ifade edildi. “Kurter”in, Arslan ve Esen”i örgüt evinde barındırdığı, onlara şeriat düzeniyle ilgili telkinde bulunarak, eylem yapmaya yönlendirdiği” ifaode edilen şerhte, “bu telkinlerin etkisi altında kalan Arslan”ın, Danıştay Üyesi Mustafa Yücel Özbilgin“i öldürdüğüne, diğer hakim ve üyeleri yaraladığına” yer verildi. Şerhte, “bu olgunun, Kurter”in, silahlı örgüt üyesi olduğunu doğruladığı” görüşü yer aldı.

ŞÜKRE HAKKINDAKİ KARARA ŞERH

Sanıklardan Şükre”nin, Danıştaydaki saldırı eylemini düzenleyen Arslan”a, suikast silahı olan ve halk arasında “hayalet silah” olarak nitelendirilen Glock marka iki adet silah temin ettiği belirtilen şerhte, şu görüşlere yer verildi: “Arslan, bu silahların iki tanesini 6 bin 500-7 bin YTL“ye (tanesi 3-3 bin 500 YTL) satın aldığını bildirmiştir. Bu silahların kaçak piyasasındaki bir tanesinin değeri 8-10 bin YTL”dir. Bu kadar pahalı silahların 3 bin 500 YTL”ye verilmesi, hayatın olağan akışına terstir. Bu olgu, Glock marka iki adet silahın, silahlı terör örgütüne sanık Şükre tarafından özel olarak temin edildiğini göstermektedir. Arslan, bir değil, iki tane Glock marka silah alarak Danıştaya saldırı eylemini gerçekleştirmiştir. Şükre”nin, özel suikast silahı olan iki adet Glock marka silahı alan Arslan”dan şüphelenmemesi, ayrıca Arslan”ın ilk ifadesinde Şükre”nin ismini güvenlik birimlerine bildirmeyerek saklaması, aralarında örgütsel bağın bulunduğunu, birbirleriyle sırdaş olduklarını, birbirlerinin faaliyetlerini yakından bildiklerini göstermektedir.”

Muhalefet şerhinde, “bu olguların, Şükre”nin, silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek suikast silahı temin etmek suretiyle yardım ettiğini doğruladığı” ifadesi yer aldı.

Şerhte, bu gerekçelerle, Kurter ve Şükre”nin, Türk Ceza Kanununun(TCK) “silahlı örgüt üyeliği” suçunu düzenleyen 314/2. maddesi gereğince 5″er yıldan 10″ar yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi.

Karadaniz, şerh gerekçesinde, “çoğunluğun, beraate ilişkin kararlarına katılmadığını” belirtti.

SANIKLARA VERİLEN CEZALAR

Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, yargılama sonucunda, sanık Alparslan Arslan”ı, “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası”nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya, yerine yeni bir düzen getirmeye, fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek” ve “Danıştay 2. Dairesi Başkanı Mustafa Yücel Özbilgin“i, tasarlayarak ve yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten öldürmek” suçlarından 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırmıştı.

Arslan; Mustafa Birden, Ayla Gönenç, Ayfer Özdemir ve Ahmet Çobanoğlu“nu “tasarlayarak ve yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten öldürmeye teşebbüs” suçlarından toplam 60 yıl; “patlayıcı madde bulundurmak ve taşımak” suçundan 4 yıl 9 ay, “kişiler arasında korku, kaygı ve panik yaratacak şekilde patlayıcı madde kullanmak” suçundan 1 yıl, Cumhuriyet gazetesine bomba atılması sonucu “mala zarar vermek” suçundan 1 yıl, “ruhsatsız silah taşımak” suçundan da 2 yıl hapis ve 450 YTL adli para cezasına çarptırılmış, üzerine atılı diğer suçlardan ise ayrı ayrı beraat etmişti.

Sanık Süleyman Esen, “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya ve yerine başka bir düzen getirmeye teşebbüs etmek amacıyla kurulan silahlı suç örgütünün üyesi olmaktan” 6 yıl 3 ay, “patlayıcı madde bulundurmak ve taşımaktan” 3 yıl 11 ay 15 gün hapis cezasına çarptırmış, üzerine atılı diğer suçlardan beraat etmişti.

Sanıklardan Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu ve İsmail Sağır, “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya, yerine yeni bir düzen getirmeye, fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek” suçundan müebbet hapisle cezalandırılmasına hükmedilirken, “patlayıcı madde bulundurmak ve taşımak” suçundan 3 yıl 11 ay 15″er gün, “kişiler arasında korku, kaygı ve panik yaratacak şekilde patlayıcı madde kullanmak” 10″ar ay, “Özbilgin”i tasarlayarak ve yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten öldürmeye yardım etmek” suçundan 14 yıl 2″şer ay; Birden, Gönenç, Özdemir ve Çobanoğlu”nu “tasarlayarak ve yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten öldürmeye teşebbüse yardım etmek” suçundan ayrı ayrı olmak üzere toplam 25″er yıl hapse mahkum edilmişti.

Sanıklardan Yıldırım, Cumhuriyet gazetesine bomba atılması suretiyle “mala zarar vermek” suçundan ayrıca 10 ay hapis cezası alırken, mahkeme, sanıkların, üzerlerine atılı suçlardan ise beraatine karar vermişti.

Tekin İrşi ise “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya ve yerine başka bir düzen getirmeye teşebbüs etmek amacıyla kurulan silahlı suç örgütünün üyesi olmak” suçundan 6 yıl 3 ay, “Patlayıcı madde bulundurmak ve taşımaktan” 3 yıl 11 ay 15 gün hapse mahkum edilirken, üzerine atılı diğer suçlardan beraat etmişti.

Mahkeme, Aykut Metin Şükre, Ayhan Parlak ve Salih Kurter”in üzerlerine atılı suçlardan ayrı ayrı beraatlerine hükmetmişti.

(

Önce Vatan Gazetesi) –

2008-04-29 http://www.oncevatan.com.tr

ERGENEKON İDDİANAMESİNİN TAM METNİ

Ağustos 21, 2008

Ergenekon iddianamesi… 2455 sayfalık iddianamenin içeriği açıklandı.

İddianameleri açmak için bilgisayarınızda Adobe Reader yüklü olması gerekmektedir. İndirmek için buraya tıklayın!

İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi, 2 bin 455 sayfadan ve 441 klasörlü Ergenekon iddianamesi’yle ilgili incelemesini tamamladı ve davayı kabul etti.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, ”Ergenekon” soruşturması kapsamında 86 şüpheli hakkında hazırlanan iddianameyi kabul etti.

Alınan bilgiye göre, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, iddianame üzerindeki incelemelerini tamamladı. İddianameyi, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 170. maddesindeki şartları taşıyıp taşımadığı yönünde inceleyen heyet, iddianamenin kabulüne karar verdi.

Buna göre, 86 şüpheli hakkında düzenlenen, 441 klasör ekleri bulunan ve 2 bin 455 sayfadan oluşan iddianame ile açılan dava, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek.

İddianame, 14 Temmuz 2008 tarihinde mahkemeye sunulmuştu.

Ergenekon” soruşturması kapsamında 86 sanık hakkında hazırlanan iddianameyi kabul eden İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, ilk duruşma tarihini 20 Ekim 2008 olarak belirledi.

Alınan bilgiye göre duruşmalar, Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi yerine Silivri Ceza İnfaz Kurumları Kompleksi içindeki adliye binasında görülecek.

Buna göre, 20 Ekim 2008 pazartesi günü başlayacak ilk duruşma, 47’si tutuklu 86 sanığın sorguları tamamlanıncaya kadar devam edecek.

Bu arada, dosyayı inceleyen mahkeme heyeti, halen tutuklu bulunan 47 sanığın bu hallerinin devamını kararlaştırdı.

Ergenekon Davası”nda 86 sanık, ”silahlı terör örgütüne üye olmak”, ”silahlı terör örgütüne yardım etmek”, ”cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmak veya görev yapmasını engellemeye teşebbüs”, ”Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı halkı silahlı isyana tahrik”, ”patlayıcı madde bulundurmak, atmak ve bu suçları azmettirmek”, ”Danıştay saldırısına ve Cumhuriyet gazetesine patlayıcı madde atmak suçlarına azmettirmek”, ”devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etmek, kişisel verileri kaydetmek”, ”askeri itaatsizliğe teşvik”, ”halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik” ve benzeri suçlamalar kapsamında yargılanacak.

Özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin bulunduğu Beşiktaş Adliyesinde görev yapan İstanbul Cumhuriyet Savcıları Zekeriya Öz, Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın tarafından bir yılı aşkın süredir yürütülen ”Ergenekon” soruşturması kapsamında hazırlanan iddianamenin 14 Temmuz 2008 günü UYAP sistemi üzerinden otomatik olarak yapılan tevzi işlemi sonucu düştüğü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilmesiyle birlikte dava açılmış oldu.

-KABUL EDİLEN İDDİANAME-

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, 14 Temmuz 2008 günü Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesinin bahçesinde yaptığı basın açıklamasında, ihbar üzerine 12 Haziran 2007 tarihinde Ümraniye’de bir evde ele geçirilen patlayıcı maddelerle ilgili olarak soruşturma başlatıldığını hatırlatmıştı.

Başsavcı Engin, soruşturmanın önemli bir bölümünün tamamlandığını ve tamamlanan bölüme ilişkin soruşturmayı yürüten 3 Cumhuriyet Savcısı tarafından iddianame düzenlendiğini kaydetmişti.

Engin, Cumhuriyet Savcılarından aldığı bilgilere göre, soruşturmanın çok kapsamlı olması ve şüpheli sayısının fazlalığı, teknik ve fiziki takipler ve aramalarda elde edilen yüz binlerce sayfa belge ve dokümanların yeni operasyonları gerektirmesi, bunların incelenmesi ve tasnifi, elde edilen belgelerle ilgili olarak yazışma yapılan kurumlardan cevapların beklenmesi, özellikle yeni CMK hükümleri gereğince iddianamenin düzenlenmesi için soruşturmaya esas teşkil eden tüm delillerin toplanmasının gerekli olması, bu belge ve delillerin değerlendirilmesinin uzun süreleri kapsaması ve 441 klasör ekleri bulunan ve 2 bin 455 sayfadan oluşan bir iddianamenin tanzimi ve yazılması gibi zorunlu sebeplerle davanın açılmasının uzadığını dile getirmişti.

Başsavcı Engin, iddianamenin 86 şüpheliyi içerdiğini ve ”silahlı terör örgütüne üye olmak”, ”silahlı terör örgütüne yardım etmek”, ”cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmak veya görev yapmasını engellemeye teşebbüs”, ”Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı halkı silahlı isyana tahrik”, ”patlayıcı madde bulundurmak, atmak ve bu suçları azmettirmek”, ”Danıştay saldırısına ve Cumhuriyet gazetesine patlayıcı madde atmak suçlarına azmettirmek”, ”devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etmek, kişisel verileri kaydetmek”, ”askeri itaatsizliğe teşvik”, ”halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik” ve benzeri suçlardan düzenlendiğini bildirmişti.

Engin, haklarında dava açılan şüphelilerden her birine bu suçların tamamının isnat edilmediğini vurgulamıştı. Engin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 220/5. maddesinde yer alan ”örgüt yöneticileri örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır” hükmü dikkate alınarak, örgütte yönetici olarak nitelendirilen şüphelilerin tüm bu suçlardan da cezalandırılmalarının, yönetici konumunda olmayan diğer şüphelilerin ise sadece eylemlerine uyan suçların vasıf ve mahiyetlerine göre cezalandırılmalarının talep edildiğinin anlaşıldığını dile getirmişti.

Engin, soruşturma kapsamında şüpheli olarak ifadeleri alınan 36 kişi hakkında ise kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini kaydetmişti.

Örgüt isminin, soruşturmayı yapan savcılar tarafından konulmuş bir isim olmadığını dile getiren Başsavcı Engin, Cumhuriyet Savcılarının yaptıkları soruşturmalarda herhangi bir isim konulmadığını, böyle bir uygulamanın söz konusu olmadığını belirtmişti.

Engin, iddianamede yer alan ve kamuoyunda ”Ergenekon” olarak vasıflandırılan ismin, bir örgütün yapılanmasında örgüt mensubu olduğu iddia edilen kişilerin kendilerinin örgütlerine verdikleri isim olduğunu kaydetmişti.

-DOSYALAR İÇİN ÖZEL BÖLÜM-

Davanın görüleceği İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin başkan ve heyet üyelerinin bulunduğu katın koridoruna, soruşturmaya ilişkin ve 441 klasör olan dosyaların konulması amacıyla özel bir bölüm yaptırılmıştı.

Mahkeme Başkanı’nın odasının yanında yapılan küçük bir oda şeklindeki bölümde dosyaların konulması için raflar hazırlanmıştı.

-47 TUTUKLAMA-

İstanbul Cumhuriyet Savcıları Öz, Pekgüzel ve Taşkın tarafından yürütülen ”Ergenekon” soruşturması kapsamında, emekli Tuğgeneral Veli Küçük, İP Genel Başkanı Doğu Perinçek, İP Genel Sekreteri Nusret Senem, Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol, avukat Kemal Kerinçsiz, Kuvayı Milliye Derneği Başkanı emekli Kurmay Albay Mehmet Fikri Karadağ, emekli Binbaşı Fikret Emek, emekli Astsubay Oktay Yıldırım, emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin, eski Yüzbaşı Zekeriya Öztürk, emekli Yüzbaşı Gazi Güder, emekli Astsubay Mahmut Öztürk, emekli Astsubay Orhan Tunç, eski uzman çavuş Muhammet Yüce, Bekir Öztürk, Murat Çağlar, eski polis memuru Aydın Yüksek, yazar Ergün Poyraz, ”Susurluk davası” hükümlüsü Sami Hoştan, Doç. Dr. Ümit Sayın, Doç. Dr. Emin Gürses, gazeteci Vedat Yenerer, Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Serhan Bolluk, Ulusal Kanal Yönetim Kurulu üyesi Adnan Akfırat, Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Ferit İlsever, Ulusal Kanal İzmir Temsilcisi Hayati Özcan, Hayrettin Ertekin, Mehmet Demirtaş, Muzaffer Şenocak, İsmail Yıldız, Mete Yalazangil, Ayşe Asuman Özdemir, Hüseyin Gazi Oğuz, Kahraman Şahin, Erol Ölmez, Erkut Ersoy, Hüseyin Görüm, Oğuz Alpaslan Abdülkadir, Abdullah Arapoğlu, Ümit Oğuztan, Vatan Bölükbaşoğlu, Muammer Karabulut, Abdülmüttalip Tonçer, Selim Akkurt, Hikmet Çiçek, Ali Kutlu, Rasim Görüm, Behiç Gürcihan ve Kuddusi Okkır tutuklanmıştı.

Bu kişilerden, sağlık sorunları nedeniyle tahliyesine karar verilen Kuddusi Okkır, tedavi gördüğü Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde hayatını kaybetmişti. Ayşe Asuman Özdemir’in sağlık sorunları nedeniyle tahliyesinin ardından da tutuklu sayısı 47’ye düşmüştü.

-DEVAM EDEN SORUŞTURMA-

Soruşturmaya ilişkin son operasyonda gözaltına alınanlardan Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Başkanı emekli Orgeneral Şener Eruygur, emekli Orgeneral Hurşit Tolon ve Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün ile emekli Albay Hasan Atilla Uğur, Osman Gürbüz, Barbaros Hayrettin Altıntaş, İbrahim Özcan, Birol Başaran, Durmuş Ali Özoğlu ve Kemal Aydın tutuklanmış, bu kişilerden Aygün ile Altıntaş, avukatlarınca yapılan itirazın ardından serbest kalmıştı.

Son operasyonun ardından adliyeye sevk edilen Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, Halka ve Olaylara Tercüman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ufuk Büyükçelebi, İP Öncü Gençlik Genel Başkan Yardımcısı Tunç Akkoç, Prof. Dr. Ercüment Ovalı, yazar Erol Mütercimler ile Türkiye Gençlik Birliğinin önceki Genel Başkanı Adnan Türkkan’ın da bulunduğu 11 kişi ise savcılık ya da mahkemeden serbest bırakılmıştı.

Soruşturması süren şüphelilere ilişkin ek iddianame düzenlenebilecek.

ERGENEKON DAVASI SİLİVRİ CEZAEVİ’NDE GÖRÜLECEK

Ergenekon İddianamesi kabul edildi. İlk duruma 20 Ekim’de yapılacak. Duruşmalar Silivri Cezaevi’nde gerçekleştirilecek.

13.Ağır Ceza Mahkemesi’nin toplantısı sona erdi. Toplantının ardından saat 16:30’da mahkeme heyeti başkanı bir açıklama yaptı. Basın mensuplarına kararı bildiren mahkeme başkanı davanın kabul edildiğini dile getirdi. Duruşmalar Silivri Cezaevi’nde görülecek ve ilk duruşma 20 Ekim’de gerçekleştirilecek.

ERGENEKON SANIKLARI HANGİ SUÇLARDAN YARGILANACAK?

Ergenekon soruşturması kapsamında 48’i tutuklu 38’i tutuksuz 86 şüpheli hakkında, “silahlı terör örgütüne üye olmak”, “silahlı terör örgütüne yardım etmek”, “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmak veya görev yapmasını engellemeye teşebbüs”, “Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı halkı silahlı isyana tahrik”, “patlayıcı madde bulundurmak, atmak ve bu suçları azmettirmek”, “Danıştay saldırısına ve Cumhuriyet Gazetesi’ne patlayıcı madde atmak suçlarına azmettirmek”, “devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etmek, kişisel verileri kaydetmek”, “askeri itaatsizliğe teşvik”, “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik” suçlarından yargılanacak

BASIN ORDUSU TAKİP ETTİ

Ergenekon iddianamesinin mahkeme tarafından kabul edilip edilmemesinin bugün açıklanması bekleniyor. Bu beklenti nedeniyle basın mensupları Beşiktaş’daki İstanbul Adliyesi önünde adeta kamp kurdu.

İddianameyi inceleyen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını bugün vermesi bekleniyor. Konuyu takip eden basın mensupları sabahın erken saatlerinden itibaren adliyeye akın etmeye başladı. Adliye önüne çadır kuran basın mensupları gelişmeleri canlı yayınlarla aktaracak. Adliyenin bahçesinde yaklaşık 15 canlı yayın aracı bekliyor.

İDDİANAME BİRÇOK DAVA VE SORUŞTURMAYI ETKİLEYECEK

Terör örgütü Ergenekon iddianamesi, sonuçlanmamış ve failleri bulunamamış birçok davayı etkileyecek. İddianame; Danıştay saldırısı, Atabeyler Çetesi davası, Hablemitoğlu davası, DTP’li kayıp şahıslar soruşturması, Gazi Mahallesi olayları, Özdemir Sabancı suikastı, Eşref Bitlis’in öldürülmesi, Uğur Mumcu’nun öldürülmesi, Cumhuriyet Gazetesi’ne el bombası atılması olayı, Adapazarı-İzmit-Sapanca ölüm üçgeninde yaşanan faili meçhul cinayetler gibi birçok dava ve soruşturmayı etkileyecek.

Hatırlanacağı gibi 2 bin 500 sayfalık Ergenekon terör örgütü iddianamesinde Danıştay saldırısına 60 sayfa ayrıldığı söylendi. Danıştay’a yönelik saldırı davasında müebbet hapse mahkum olan Osman Yıldırım, saldırıyı gerçekleştiren Alparslan Arslan ve emekli Tuğgeneral Veli Küçük ile Ataşehir’de yaptıkları bir toplantıda Cumhuriyet Gazetesi ve Danıştay’a saldırı kararını aldıklarını, Cumhuriyet’e atılan bombaları da Küçük’ün verdiğini iddia etmişti.

İddianamenin etkileyeceği bir başka dava da halen İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen İbrahim Çiftçi davası. Doçent Necip Hablemitoğlu’nu öldürdüğü iddiası ile ifade veren Çiftçi, 3 Ekim 2006’da İzmir’in Alsancak semtinde işadamlarının bulunduğu bir kafeye el bombası atılması sonucu hayatını kaybetmişti. Çiftçi’nin öldürülmesi ile ilgili davada karar aşamasına gelinmişti. Ancak söz konusu dava, Ergenekon iddianamesinin açıklanmasını bekliyordu. Davanın önümüzdeki ağustos ayında görülecek karar duruşması, İstanbul’daki iddianameden etkilenecek.

Silopi ilçesinde 7 yıl önce jandarma tarafından gözaltına alındıktan sonra kendilerinden bir daha haber alınmayan kapatılan HADEP’in Silopi İlçe Başkanı Serdar Tanış ve İlçe Yöneticisi Ebubekir Deniz’in ailelleri de geçtiğimiz günlerde emekli Tuğgeneral Levent Ersöz hakkında suç duyurusunda bulundu. Hatırlanacağı gibi Ersöz, Ergenekon terör örgütü soruşturması kapsamında aranıyor. Ersöz’ün operasyondan önce Rusya’ya gittiği biliniyor.

Gazi Olayları’nda hayatını kaybedenlerin yakınları, geçtiğimiz günlerde Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Osman Gürbüz hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Suç duyurusunda bulunanlar, Gazi Mahallesi ve Ümraniye’de yaşanan olaylara ilişkin davanın yeniden açılmasını talep etti. Gazi Mahallesi olaylarında Ergenekon terör örgütü kapsamında tutuklanan Osman Gürbüz’ün parmağı olduğu öne sürülmüştü.

Yine silahlı saldırı sonucu öldürülün Doçent Necip Hablemitoğlu dosyası da iddianameden etkilenecek. Hatırlanacağı gibi seri katil olduğu iddiasıyla tutuklu yargılanan ve 2003 yılında görülen duruşmasında suikasta kurban giden Hablemitoğlu’nu İbrahim Çiftçi ile birlikte öldürdüğünü iddia eden Durmuş Anuçin, Ergenekon soruşturması kapsamında Savcı Zekeriya Öz’e ifade vermişti. Danıştay’a yönelik saldırı nedeniyle müebbet hapse mahkum olan Osman Yıldırım’ın da Savcı Öz’e Hablemitoğlu suikasti ile ilgili önemli bilgiler verdiği ileri sürüldü. Yıldırım’ın sorguda “Hablemitoğlu cinayetini bana 2-2.5 milyon dolara vermek istediler. Ben cezaevinde birçok itirafçı ile görüştüğüm için bilirim, ‘Bu cinayeti işlediğimde devlet bana sahip çıkacak mı?’ diye sordum. Garanti verilmeyince ben de çekildim.” dediği iddia edildi.

Ergenekon iddianamesi açıklandıktan sonra Dilovası kod adlı bir gizli tanığın, tutuklu emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün Kocaeli İl Jandarma Alay Komutanı olduğu dönemde Adapazarı-İzmit-Sapanca ölüm üçgeninde yaşanan faili meçhul cinayetlerle ilgili bilgiler verdiği ortaya çıkmıştı. Bu nedenle Adapazarı-İzmit-Sapanca üçgeninde öldürülen Kürt işadamlarının dosyalarının yeniden açılabileceği belirtiliyor.

Ölüm üçgenindeki faili meçhul cinayetler, 4 Kasım 1993’te Tansu Çiller’in İstanbul’da Holiday Inn Oteli’nde ellerinde terör örgütü PKK’ya haraç veren işadamlarının ve sanatçıların listesi olduğunu açıklamasından kısa süre sonra başladı. Çiller, “Onlardan hesap soracağız.” diyordu. Bu açıklamadan iki ay sonra işadamı Behçet Cantürk şoförüyle birlikte evine giderken kaçırıldı ve cesetleri ertesi gün Sapanca yolunda bulundu. İki ay sonra Cantürk’ün avukatı Yusuf Ekinci, Ankara’da kaçırıldı ve cesedi iki gün sonra Konya yoluna atıldı. Fevzi Aslan ve yeğeni Şahin Aslan ise İstanbul Şehremini’de bir kahvede otururken polis olduklarını söyleyen dört kişi tarafından gözaltına alındı. Fevzi ve yeğeninin cesetleri ertesi gün Hendek’te bulundu.

Bu cinayetten iki ay sonra da Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı Hakkarili Namık Erdoğan kaçırıldı. Erdoğan’ın cesedi Ankara-Kırıkkale yolunda üç gün sonra bulundu. DTP Milletvekili Pervin Buldan’ın eşi Savaş Buldan, 2 Haziran 1994 günü İstanbul’daki Yeşilyurt Çınar Oteli’nden arkadaşları Adnan Yıldırım ve Hacı Karay ile kaçırıldı. Cesetleri iki gün sonra ölüm üçgeni olarak anılan Bolu’nun Yığılca ilçesi yakınlarında bulundu. İddianame, Özdemir Sabancı suikastının da yeni baştan ele alınmasına yol açacak. Ergenekon’un yasadışı terör örgütü DHKP-C ile ilişkisinin iddianamede gündeme geldiği belirtiliyor. Özdemir Sabancı suikastında kilit rol oynayan ‘Çaycı’ Fehriye Erdal’ın Ergenekon’la bağlantısı tespit edildi. Sabancı suikastına ilişkin çok önemli belgeler de örgütten çıktı. DHKP/C ve Fehriye Erdal’ın Ergenekon bağlantısı da bu belgeler yardımıyla anlaşıldı. Suikastın kilit ismi Fehriye Erdal’ı, kale gibi korunan Sabancı kulelerine ‘çaycı’ olarak Ergenekon’un yerleştirdiği iddia edildi.

kaynak : http://www.haberaktuel.com/Ergenekon-iddianamesi-haberi-141394.html